Attilâ İlhan - Bilim Sanat Kültür Vakfı

“…Gâzi: Filistin´e El Sürülemez!..”

(…Evet efendim, haklısınız; Lausanne Antlaşması , genç Türkiye için, büyük bir başarı olmuştur; ‘Dünya Türk’ün kuvvetini, bir kere daha görmüştür’ ; bu zaten, o sırada Gâzi ile İsmet Paşa arasında teâti edilen, tebrik ve teşekkür telgraflarında, açıklıkla görülmektedir: Ama…

Mustafa Kemal Paşa, Lausanne ‘ın sonuçlarından gerçekten o kadar memnun ve mutlu olsaydı; acaba, sonradan inat ve ısrarla savunduğu bazı önemli davaları uluslararası gündeme getirir miydi? Ne gibi mi? Meselâ Süleymaniye, Musul, Kerkük davası gibi; meselâ, Türk Boğazları ‘nın ‘tahkimi’ gibi; meselâ, Hatay Meselesi gibi, ve ilh.

Bu durum, Gâzi’nin vefatını müteakip, Türk kamuoyunda tartışılmamış, hatta ele bile alınmamıştır; halbuki, onun vefatından bir yıl öncesine kadar, Hatay Meselesi gibi, bir Filistin Meselesi ‘nde de taraf olmaya mütemayil olduğu, kanıtlanabilir bir gerçek. Nasıl mı? Daha önce size sözünü ettiğim 27 Temmuz 1937 tarihli, Bombay Chronicle gazetesinde çıkmış olan haber yok mu, işte onu okuyarak!..)

‘Kemal Pasa, Avrupa’ya ihtar ediyor’

(Tesbit/ 22. ”..önce isterseniz, Hindistan ‘da yayımlanan bu gazetenin, başlıklarını hatırlayalım: ”Filistin’e El Sürülemez!” / ‘Kemal Paşa Avrupa’ya İhtar Ediyor’, ‘Türkler Mukaddes Topraklarda, Yabancı Hâkimiyetine Tahammül Etmeyeceklerdir!’ Nasıl iyi mi? Gâzi ‘nin -ki din iman konusunda ne iftiralara uğramıştır- ‘Mukaddes Topraklar’ bahsinde gösterdiği bu hassasiyeti; günümüzün ‘Müslüman yönetimleri’ gösterebiliyorlar mı? Hele bir düşünün.

”…Türkçe ‘Hâkimiyet-i Milliye’ gazetesi, Kemal Atatürk’ün Millet Meclisi’nde irâd etmiş olduğu nutuktan bahsediyor; aşağıdaki satırlar, bu nutkun Filistin’e taâlluk eden kısmından alınmıştır…”

”…’Arapların, Avrupa siyâsetine nüfuz edemeyip, bu sözde ‘istiklâl’ kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa Emperyalizmine esir kıldıkları, çok şayân-ı teessüftür. ‘Atatürk, Filistin’in, Arabistan’da vuku bulacak harekâtın merkezini teşkil ettiği takdirde, bura Araplarına yapılacak herhangi bir fenalığa, Türklerin de tahammül edemeyeceğini söylemektedir:

”…’Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu, kimse bizim kadar bilemez; biz, vâkıa birkaç sene Araplar’dan uzak kaldık, fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için, İslâmiyet’in ‘Mukaddes Yerleri’nin, Museviler’in ve Hıristiyanlar’ın nüfuzu altına girmesine mâni olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki buraların Avrupa Emperyalizmi’nin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz’…”

”…’biz şimdiye kadar dinsiz ve İslâmiyete lâkayt olmakla ittiham edildik; fakat bu ittihamlara rağmen, Peygamber’in son arzusu, yâni ‘Mukaddes Topraklar’ın, daima İslâmiyet hâkimiyetinde kalmasını temin için, hemen bugün kanlarımızı dökmeye hazırız. Cedlerimizin Selâhaddin-i Eyyûbi idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücâdele ettikleri toprakların, yabancı hâkimiyeti ve nüfuzu altında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyân edecek kadar, bugün, -Allah’ın inâyetiyle- kuvvetliyiz’…”

”…’Avrupa’nın, bu mukaddes yerlere temellük etmek için, atacağı ilk adımda; bütün İslâm âleminin ayaklanıp, icraata geçeceğinden şüphe yoktur’…”

Gâzi Mustafa Kemal Paşa hakkında, türlü ‘tertibât, tezvirât ve tahrifât’ ile, onun Batı ‘dan başka bir şey düşünmediğini, Batılı olmak ya da görünmek için, bin yıllık Türk Medeniyeti ‘ni inkâr ettiğini ileri sürenlerin, bu satırları okudukları takdirde, biraz yüzleri kızarır mı?

Pek sanmıyorum…)

Bu kadar açık, bu kadar net bir tavır…

(…bu evrak, o zamanki Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey ‘in imzasıyla; ‘TC Dahiliye Vekâleti, Matbuat Umum Müdürlüğü’ antetli bir evrak ile Başvekâlet Yüksek Makamı ‘na sevk edilmişti; kayıt numarası, 5476/7/1/K7 dir; sevk metni ise şöyle:

”Başvekâlet Yüksek Makamına! Bombay Chronicle gazetesinin 27/VII/937 tarihli nüshasında, ‘Filistin’e El Sürülemez.. Kemal Paşa Avrupa’ya İhtar Ediyor’ başlığı altında bir yazı intişâr etmiştir. Bu yazının bir örneği ilişik olarak sunulmuştur. Bu vesile ile saygılarımı tekrarlarım. / Dahiliye Vekili, Şükrü Kaya!”

Müslüman olsun, lâik olsun, Musevi ya da Hıristiyan olsun; her Türk, Gâzi’nin, Lausanne ‘dan yıllar sonra, Hatay Meselesi ortalığı kızıştırmışken; bunları beyan edip, Avrupa Emperyalizmi ‘ne karşı, böyle açık, bu kadar net bir tavır takınmasının üzerinde düşünmelidir.

Tabii, onun vefâtını müteâkip, bu tavırdan ne kaldığını; hele yıllar sonra, Ankara ‘nın Filistin konusunda, kimlerle ‘ittifak’ içinde olduğunu da!..)

Cumhuriyet, 26.08.2005