11.Ekim.2005
Nuray SOYSAL
Şair-Yazar Attila İlhan, Mustafa Kemal Atatürk’ün iç ve dış politikasını anlattı
”Gazi ölene kadar yüzünü Doğu’ya döndü”
Attila İlhan diyor ki: ”Gazi Mustafa Kemal, asla Garp demedi, muasır medeniyetler dedi.” Gazi’nin ölene kadar Batı’yı düşman bildiğini öne süren Attila İlhan’la son dönemde sıkça yazdığı, Atatürk-Lenin ilişkilerini konuştuk.
Attilâ İlhan, Bilgi Yayınevi adına hazırladığı, ‘Bir Millet Uyanıyor’ dizisinin ilkinde, 17 aydının kaleminden Cumhuriyet’e yönelik tehlikeleri, çözüm önerilerini derledi. Kitapta, birbirinden çok farklı siyasi görüşlere sahip Cüneyt Akalın, Sina Akşin, Necla Arat, Ataol Behramoğlu, Arslan Bulut, Tevfik Çavdar, Barış Doster, Alpaslan Işıklı, Halit Kakınç, Yıldırım Koç, Erol Manisalı, Mehmet Bora Perinçek, Vural Savaş, Necdet Sevinç, Sadi Somuncuoğlu ve A. Altay Ünaltay’ın yazıları yer alıyor. ‘Bir Millet Uyanıyor’ dizisinin bugünlerde dördüncü kitabı basıldı. “Dönem Sevr dönemi. Bize düşen Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığını yapıp, her türlü dünya görüşüne sahip insanı vatan için bir araya getirmektir” diyen Attilâ İlhan’ın dizisinin arka kapaklarında ise “Parola Vatan, İşaret Namus” ibareleri yer alıyor.
Son dönemde, Cumhuriyet’teki köşe yazılarında da Kurtuluş Savaşı tarihinin aslında bildiğimiz gibi olmadığını anlatan ve Mustafa Kemal ile Sovyetler Birliği’nin kurucusu Vladimir İlyiç Lenin arasındaki ilişkileri yazan Attilâ İlhan’la hem Mustafa Kemal’in iç ve dış politikasını konuştuk hem de Avrupa Birliği, Kürt meselesi gibi güncel konuların tarihteki izlerini sürdük. “Bugün Mustafa Kemal Paşa’yı iki lafa indirdiler: Yurtta sulh, cihanda sulh. Ben sporcunun zeki çevik ve ahlaklısını severim” diyen Attilâ İlhan, büyük kırılmanın İnönü ile yaşandığını anlatıyor.
Atatürk’ün politikasında Batılılaşma olmadığını söylüyorsunuz. Batılılaşma ne zaman başladı?
Gazi’nin ölümünden itibaren Kemalizm bitmiştir. Bunun ispatı çok basittir. Mustafa Kemal Paşa ölünceye kadar Batı’daki hiçbir ülkeyle hiçbir anlaşma yapmadı. İngiliz kralı ayağına geldi, anlaşmadı. Gazi’nin ölümünden 144 gün sonra, İngilizlerle anlaşma imzalandı. Gazi, Batı’yı düşman bilir. Haklıydı da…
Neden?
İstiklal Savaşı’ndan sonra, Lozan kararları, Lozan’dan sonra kapitülasyonlar 1928’e kadar devam etmiştir. Mustafa Kemal Paşa Sovyetlerle, Karadeniz’in sahildar ülkelere ait olacağına dair bir anlaşma yapmıştır. Bu, Boğazların Türk Boğazları olmasını sağlıyordu. Bunun için üç maddelik bir karar alınmıştır:
1- Karadeniz bütün kıyıdar ülkelere aittir; 2-Türkiye Cumhuriyeti, Boğazları tahkim edebilir; 3- Barışta ve savaşta yolcu gemileri Boğazlardan geçebilir ama askeri gemilerin geçişi Türkiye Cumhuriyeti kararına bağlıdır. İsmet Paşa gitti İngilizlerle başka bir anlaşma imzaladı ve bu anlaşma çöpe gitti. Bunları söylemiyorlar. Saklananlardan biri daha Kerkük meselesidir. Mustafa Kemal başından itibaren Süleymaniye, Kerkük, Musul için ısrar etti. “Misak-ı milli sınırları içindedir” diye ısrar etti. Lozan’da bunun savaşı verildi. Bir yıl sonra İstanbul’da Haliç Konferansı oldu. Bu konferansta petrol ve su meselesini halletmek için İngiltere ile Türkiye masaya oturdular. Burada oyuna geldik. İngiltere’nin teklifi şu: Milletler cemiyetine götürelim, onlar ne kadar verirse, o karara uyalım. Milletler Cemiyeti aleyhimize karar verdi. İngilizler de çok rahat oraya el koyacağını zannetti. Bunun üzerine Türkiye başvurdu ve dedi ki, “Orası benimdir”. İngiltere çok şaşırdı ve ültimatom verdiler. “Vermezseniz savaş çıkar” dediler. Gazi ne dedi? “Çıksın.” İngiltere savaşa cesaret edemedi. Ondan sonrası ise, Şeyh Sait İsyanı, Nasturi İsyanı, Dersim olayları…
Şeyh Sait isyan mıydı?
Şeyh Sait tamamen bir İngiliz oyunudur. Esas mesele hiçbir şekilde Kürtçülük değildir. Şeyh Sait isyanı şeriat içindir. İngilizler diyor ki: “Halifeyi yeniden getirirsem bütün İslam’ı yeniden toparlarım.” Nasturi İsyanı ise bir Hıristiyan isyanıdır.
Kemalist-Komünist anlaşması
Bunları gören Mustafa Kemal Paşa da, Sovyetler Birliği ile yakınlaşmayı tercih etti…
Mustafa Kemal Paşa şu gerçeği gördü: Batı bir buçuk asırdan beri Türklerle Rusları birbirleriyle savaştırdı. Bunun çok basit ve çok anlaşılabilir bir sebebi var: Batı, bu iki büyük devletten korkuyor. “Bunlar Avrupa’nın içlerine gelirlerse ne yaparım” diyor. Ruslara demişler ki: “Sen in sıcak denizlere.” Bu tarafa diyorlar ki: “Onlar sizin denizlere saldıracaklar.” Mustafa Kemal Paşa bir anlaşma yapıyor: Ben buna, Kemalist-Komünist anlaşması diyorum. Bu anlaşma yapıldığı andan itibaren, Doğu Akdeniz de bir demir perde oluyor. Demir perdenin bu tarafı Batı’nın müstemlekeleri… Bu yolu kesiyorlar. İki ülke bir araya geldi mi, Kıbrıs ve Süveyş tehlikeye giriyor. İngilizlerin telaşı bu. Bunun için zaten Sevr’i bir kenara atıp Anadolu hareketini destekler gibi görünmüşlerdir. O set kurulmuştur ve gazi ölene kadar devam etmiştir.
Lenin’in daha sonra, emperyalizmle mücadelede Asya ülkelerini sattığını düşünüyor musunuz?
Hayır. Mustafa Kemal Paşa’nın söylev ve demeçlerinde Amerikalı General McArthur’un Türkiye ziyaretinde, Gazi’yle konuştuğu ve Gazi’nin şöyle söylediği anlatılır: “Ruslar tüm dünyaya hâkim olmak istiyorlar. Bunlar bizim düşmanlarımızdır.” Ama bu doğru değil. General 1930’da geliyor. 1933’te Türkiye’nin onuncu yılı kutlanıyor. O kutlamaları bir araştırın bakalım. Batı’dan bir tek kişi yok. Sadece Sovyetler Birliği var. O zamanki musiki muallim mektebi öğrencileri Rus temsilcilerin önünden enternasyonali söyleyerek geçiyorlar. Durum bu. 1933’te bu tavrı olan bir adamın, 1930’da böyle bir şey söylemesi mümkün değil. Bu kanıtlandı. Yıllar sonra Mustafa Kemal Paşa’nın bütün söylev ve demeçleri tam olarak yayımlanıyor. Önce yayımlananlar hep hilelidir. Türk Tarih Kurumu’nun söylev ve demeçleri 3 cilttir. Kaynak Yayınları’nın yayımladığı Söylev ve demeçler 17. ciltte ve daha 1922’de. General McArthur meselesine gelmiş takılmışlar. Onlar da aynı mantıkla. Dışişleri Bakanlığı’na soruyorlar; cevap, böyle bir evrak yok. Amerikan Büyükelçiliği’ne soruyorlar, öyle bir buluşma var ama ayaküstü geçmiş. ABD Dışişleri Bakanlığı’na soruyorlar, yok. O zaman dikkati şu çekiyor: Bu haber nerede çıkmış? Bu haber, Soğuk Savaş’ın en belalı zamanında CIA’in Azerbaycan’da ve Kafkaslarda kargaşa çıkarmak için Almanya’da yayınladığı bir dergi var, orada çıkmış. Ölünceye kadar Mustafa Kemal’in Batı’ya en küçük bir sempatisi yok.
Mustafa Kemal nasıl bir dış politika izledi?
Mustafa Kemal Paşa, kuzeyini Sovyet dostluğuyla, gerisini İran dostluğuyla garantiye almış. Güney için iki tehlike vardı: Fransa ve İngiltere. Çünkü onlar eski Osmanlı topraklarını müstemleke yapmışlardı. Bunları önlemek için Türkiye, Irak, İran, Afganistan’la Sadabat Paktı’nı imzaladı. O sırada Batı’da Hitler tehlikesi beliriyordu. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, Balkan Antantı’nı yaptı. Balkan Antantı ile Sadabat Paktı’ndaki devletlere bak, eski Osmanlı topraklarıdır. Batı’yla hiçbir şey yapmamıştır, çünkü tehlikenin Batı’dan geleceğini biliyordu. Çünkü Gazi’nin sağlığı süresince onunla Batı arasında çıkan itilaf en az dört. Batı Türkiye’de en az üç isyan çıkarmıştır. Hatta komik bir de fıkra vardır. Diyarbakır’ı Şeyh Said’in alacağından o kadar eminler ki, Kürdistan Dışişleri Bakanlığı diye oraya evrak göndermişler. Gazi’nin konuşmalarına bakın. Gazi hiçbir yerde Garp demez, muasırlaşmak der. Muasırlaşmak demek çağdaşlaşmak demek, Garplılaşmak demek Batılılaşmak demek. Gazi Batılılaşmayı düşünmüyor. Gazi çağdaş bir ülke olmayı düşünüyor. Biz çağdaş olmakla mükellef bir ülkeyiz.
Gazi: İlle de demokrasi
Gazi’nin sağlığında herhangi bir muhalefet yaşandı mı İnönü ile?
Bunu nasıl atlıyorlar? Gazi görevden aldı İnönü’yü… Çünkü İsmet Paşa, 1930’lardan itibaren, Gazi ile itilaf halindedir. 1930’lara doğru, Mustafa Kemal Paşa her zaman yaptığı gibi İsmet Paşa’yı muhalefetsiz bırakmaz. Başlangıçta hükümeti kurduruyor İsmet Paşa’ya, ondan hemen sonra İsmet Paşa’nın başına bela olan bir kadro hareketi var. Kadro hareketini Gazi besliyor. Başında Yakup Kadri Bey var ve kadrocular kendilerini birinci sınıf Atatürkçü sayıyorlar ve onların savunduğu Atatürkçülük, Gazi’nin savunduğu Atatürkçülüğe daha yakın. İsmet Paşa başından itibaren buna kıl oluyor ve sonunda kıyameti koparıp Kadro dergisini kapatıyorlar ve Kadrocuları dağıtıyorlar. Yakup Kadri Bey bundan sonra ‘Zoraki Diplomat’ diye bir kitap yazmıştır. Yakup Kadri Bey’i bu işi bıraksın diye Kabil Büyükelçiliği’ne gönderiyorlar. Bu bittikten sonra, Gazi bakıyor ki İsmet Paşa tek başına diktatörlüğe doğru gidiyor, Serbest Fırka’yı kuruyor. Birçok yakın tanıdığı Serbest Fırka’dadır. Gazi ille Türkiye’de demokrasi olsun istiyor. İsmet Paşa kıyameti koparıyor. Bir müddet sonra da Serbest Fırka’da tehlike çanları çalınca partiyi dağıtmıştır. İşte orada çok önemli bir olay oluyor. O zamana kadar Cumhuriyet Halk Partisi’nin adı sadece Halk Fırkası yani Halk Partisi’dir. Cumhuriyet Halk Fırkası olunca “Yeni bir nizamname çıkaralım” diyorlar. Bunun üzerine İsmet Paşa, genel sekreterini Avrupa’ya gönderiyor; “Oradaki partileri incele, modern diyebileceğimiz bir partinin tüzüğünü hazırlayalım” diyor. Hazırlıyorlar. İsmet Paşa imzalıyor, ondan sonra Çankaya’da Hasan Rıza Bey’e veriyorlar. Hasan Rıza Bey de bunu Paşa’ya veriyor. Paşa çok kızıyor, çünkü İsmet Paşa sekreterini iki ülkeye göndermiş. Biri İtalya, diğeri Almanya. Sekreter, Nasyonal Sosyalist Parti ile Mussolini’nin partisini incelemiş gelmiş. Araları nasıldı demek bile yanlış. Yoktu. Türk halkını uyuttular kızım onun için bunun başına bir millet uyanıyor diyorum.
Enver Paşa kartı
Bolşeviklerle ilişkiler İttihat Terakki döneminde başlıyor değil mi?
Bizde İttihatçılar Alman ajanıydı. Bunu Gazi açıkça söylüyor: “Almanlar, Türkiye’ye gitmek üzere gelmemişti” diyor. Çok da güzel bir yalan bulmuşlar, “Türkiye’nin parçalanmasına karşıyız” diyorlar, çünkü hepsini birden yutmak istiyorlar. Harp kararı bakanlar kurulu kararı olmadan çok önce alınıyor. Lenin’in Sovyetler Birliği’ne gidişiyle Enver Paşa’nın Sovyetler Birliği’ne gidişiyle paraleldir. Alman istihbaratı savaşın kaybedileceğini anlayınca Rusları devreden çıkarmaya uğraşıyor. Bunun için de orada bir ihtilal çıkması gerekiyor. Rusya’daki önce ihtilal değildir, herkes ihtilal sanıyor. Bu doğrudan doğruya halk isyanıdır. İsyan eden halk, Saint Petersburg’da kralın kışlık sarayını işgal ediyorlar. Bunlar arasında Bolşevikler çoğunlukta. Fakat ortada ne Kızılordu, ne doğru dürüst bir parti, ne de lider var. Bunun üzerine Lehistan üzerinden oraya gönderiyor. Bunu yapan da Almanlar. Enver Paşa kaçtıktan bir süre sonra Cihan İslam İhtilali diye yeni bir örgütün başına geçti. Osmanlı tarihinin son dönemlerinde Pavlus Efendi vardı. Pavlus Efendi Osmanlı iktisadı üzerine fikirler beyan eden, aslında Alman. Savaş bitip biz yenilince Almanya’ya gitmiş ve Enver Paşa’yı bulmuş. Enver Paşa’ya demiş ki, “İnsanlar ayağa kalkarsa imparatorluk kurtulur. Sen halifenin damadısın.” Bunun üzerine Enver Paşa Rusya’ya gitmiş. Ruslar önce Enver kartını oynuyorlar.
Mustafa Kemal’le ilk kez nerede görüşüyorlar?
Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya geçip, Havza’da bir buluşma ayarlıyor. Bu, kilit bir olay. Bunu Saadettin Bey’in hatıralarında buldum. Saadettin Bey diyor ki, “Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a geldikten bir müddet sonra Havza’ya gitti.” Halbuki bizim tarihler bunu söylemiyor. Dibini kurcalarken, bir telgraf geçti elime. Gazi’nin Saray’a gönderdiği telgraf: “Samsun’da lüzumundan fazla İngiliz askeri var. Havza’ya geçmeyi daha emniyetli buluyorum.” Saadettin Bey’in verdiği bilgiye göre, burada bir Sovyet heyetiyle temas ediyor. İki soru: Biri hakikaten Ruslar orada mıydı ve konuştular mı?
Mustafa Suphi’nin Yeni Dünya gazetesinde yazdığı baş yazıları buldum. Onları okurken tek cümle çok şeyi aydınlattı: 1920 tarihli bir yazı: “Geçen sene Mustafa Kemal Paşa ile mutabık kalındığı üzere…” Bu, çok önemli. Nerede mutabık? Bir yıl öncesi 1919. Bundan sonra Mustafa Kemal Paşa’nın görevden alındığına şahit oluyoruz. Muhtemelen İngiliz istihbarat servisleri haber almıştır. Ama göreve devam eder. Böylece Rusların elinde iki kart olur. Enver Paşa ve Mustafa Kemal. Sakarya Savaşı’na kadar durum askıdadır. Her iki tarafı da kolluyorlar.
Mustafa Kemal Paşa 1920’nin 23 Nisanı’nda Meclis’i açıyor. Bir-iki gün sonra gizli toplantı yapılıyor. O toplantıda izahat veriyor o zamana kadar yapılan faaliyetler hakkında. Bu toplantıda Kafkasya’daki İngiliz setlerini yıkmak lazım geldiğini söylüyor. İngiliz setleri Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan. Önce Gürcistan ve Ermenistan geçiyor.
O toplantıların akabinde, Mustafa Kemal Paşa’nın Vladimir İlyiç Lenin’e çektiği bir telgraf var. Açık seçik diyor ki: “Sizinle aramızda bir dava ortaklığı var. Siz de anti emperyalistsiniz, biz de anti emperyalistiz. Şu şartlar altında özgürlük için savaşacağız ama mühimmatımız ve silahımız yok. Şu kadar silah, şu kadar top, para istiyoruz.” Eğer Havza’da bir görüşme olmasaydı, bunu yapamazdı. Muhtemelen orada karşılıklı yardım mevzuunda bir anlaşma oldu. Yalnız mutlak zaferi bekliyorlar. Mutlak zafer Sakarya savaşıdır.
En başa dönersek, bugünkü Sevr koşulları neler?
Soğukkanlı ve mantıklı bakan herhangi bir tarihçi ve tarih meraklısı Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Batı’nın tavırlarını gözden geçirirse, bir devlet değişikliğiyle olayın aynı olduğunu görür: İngiltere yerine Amerika geçmiştir. Nerede güçlü ve başına bela olacak ülke varsa, kontrolü ele geçirmeye çalışır. 1960’larda Fransa’daydım. 1968 hareketi bir Amerikan hareketidir. Fransız Komünist Partisi çok güçlü bir hareketti. Komünistleri bölmek gerekiyordu. Bir Maoculuk icat ettiler ki, bundan Mao Tze Tung’un haberi olduğundan bile emin değilim. İkincisi cinsel devrim ortaya çıktı. Üçüncüsü de çevreciliktir. Çevrecilik sayesinde Batı’da kaç komünist ve sosyalist parti bölünmüştür.
Attila İlhan, Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gönderme talimatının İngilizlerden geldiğini söylüyor
”Vahdettin hain kere haindir”
Mustafa Kemal’e Saray’ın gizli destek vermesi diye bir şey yok. Sadece Sovyet desteği var. Onlar da vaat ettiklerini göndermiyorlar. Daha çok vaat ediyorlar ama onların da gücü var. Vahdettin’in tutulur tarafı yok. Hain demek az, hain karesidir, çünkü Anadolu hareketini örgütleme işi ona verilmiştir. Arkadaşlar orada yanılıyorlar. Mustafa Kemal Paşa’yı üçüncü ordu müfettişliğine tayin ediyor; ama talimatı veren İngilizler. İngilizler talimatı veriyorlar ki, gitsin, Sevr Anlaşması’ndan vazgeçilsin, yekpare Anadolu çıksın. Çünkü Bolşevikler vaziyete hâkim oldular, biz de önüne set çekebilelim. Mustafa Kemal Paşa bundan yararlanarak oraya gidiyor ve sonra onlara da karşı çıkıyor. Olay bu. Tek yardım, Mustafa Kemal Paşa’ya verilen maaş. Yalnız heyeti askeriyedeki çeşitli kumandanlar Gazi’nin yapmak istediği şeyi hissediyor.