Attilâ İlhan - Bilim Sanat Kültür Vakfı

An gelir Attilâ İlhan ölür

Radikal

Şair, romancı, denemeci, senaryo yazarı ve gazeteci kimlikleriyle, başlattığı ya da katıldığı düşünce kavgalarıyla 1950’lerden beri gündemde durmayı başaran ünlü sanatçının ölümü ülkeyi yasa boğdu

Attilâ İlhan, çağdaş Türk edebiyatında bütünüyle bir devir, bir dönem, bir fırtınaydı. Uzun yıllar boyunca onun hemen her eserini büyük bir dikkatle okudum. Çok sevdiğim bir şairdi, kimileri onun şiirini küçümsemiş olsalar da. Usta bir romancıydı, başta ‘Fena Halde Leman’, romanlarında pek çok kemikleşmiş değer yargısını enikonu sarstı. Her gün kendini yeniden var edebilen bir yazardı, kısacası. Ama bütün bunların dışında, Attilâ İlhan ağabeyimdi. Beni elimden tutup yazar yaptı. Ona handiyse varlık sebebimi borçluyum. Bu da ödenmez bir borç olsa gerek.
SELİM İLERİ

İSTANBUL – Türkiye dün en büyük sanat adamlarından birini kaybetti. Şair, romancı, deneme ve senaryo yazarı, gazeteci… Tüm bunların ötesinde bir fikir adamı, bir aydın olan Attilâ İlhan’ı kaybettik…
Şairin önceki gece saat 22.15’te Kanlıca’daki evinde kalp krizi geçirip hayata veda ettiği açıklandı. Son dakikalarında yanında kardeşi Çolpan İlhan, yeğeni Kerem Alışık ve asistanı Belgin Sarmaşık vardı. Dün sabah tüm Türkiye Attilâ İlhan’ın ölümünü duydu. TÜYAP Kitap Fuarı’nda şairin resmi çoğaltılıp ziyaretçilere dağıtıldı, duvarlara posterleri asılarak asıldı. Televizyonlar, yayınlarını kesip canlı programlarla şairi anan konuşmalar yayımladı. ‘Sokaktaki adam’ın da entelektüellerin de çok iyi tanıdıkları şair Attilâ İlhan bu yıl 80. yaşını kutluyordu.
15 Haziran 1925’te Menemen’de doğdu. İlk ve ortaeğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve kaymakam olan babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nâzım Hikmet şiirleri yakalanınca, 1941 Şubatı’nda, 16 yaşındayken tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Okula ancak üç yıl sonra, Danıştay kararıyla döndü ve İstanbul Işık Lisesi’ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz başvurduğu CHP Şiir Armağanı’nda ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. 1946’da İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Üniversite yıllarında ilk şiirleri Yığın ve Gün gibi dergilerde yayımlandı. 1948’de ilk şiir kitabı ‘Duvar’ı kendi imkânlarıyla yayımladı.
1951’de Gerçek gazetesinde yayımlanan yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca Paris’e gitti. Fransa’daki bu dönem onun Fransızcayı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950’li yılları İstanbul-İzmir-Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, hukuk fakültesine devam etti. Ancak son sınıfta, gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953’te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlar.
1957’de Erzincan’da askerliğini yaptıktan sonra, tekrar İstanbul’a dönen Attilâ İlhan sinema çalışmalarına ağırlık verdi. 15’e yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960’ta tekrar Paris’e gitti. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle sona erdi. İzmir’e dönen Attila İlhan, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak ‘Yasak Sevişmek’ ve ‘Aynanın İçindekiler’ serisinden ‘Bıçağın Ucu’ yayımlandı. 1968’de evlendi, 15 yıl evli kaldı.
1973 yılında Bilgi Yayınevi’nin danışmanlığını üstlenerek Ankara’ya taşındı Atillâ İlhan. ‘Sırtlan Payı’ ve ‘Yaraya Tuz Basmak’ı Ankara’da yazdı. 1981’e kadar Ankara’da yaşayan yazar ‘Fena Halde Leman’ adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul’a yerleşti. İstanbul’da gazetecilik serüveni Milliyet ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından beri sürdürdüğü Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazılarına önceki gün sağlık sebepleriyle son vermişti.
1970’li yıllarda Türkiye’de televizyon yayınlarının geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazarlığına döndü ve ‘Sekiz Sütuna Manşet’, ‘Kartallar Yüksek Uçar’, ‘Yarın Artık Bugündür’ gibi beğenilen dizilerin çekilmesini sağladı.
İstanbul yıllarında, gününü Divan Pastanesi’nde (daha sonra The Marmara’da) okuyup dostlarıyla sohbet ederek geçiren Attilâ İlhan’ın her dönem genç bir izler kitlesi olmuştu. Türk edebiyatının en karizmatik ve etkili kişiliklerinden biri olan şair, edebi ve siyasi mücadeleleriyle de hatırlanacak. Yaşamının son günlerine kadar inandığı görüşleri anlatmayı sürdüren Attilâ İlhan, yıllarca pek çok şairle hararetli polemiklere girmişti. Bu nedenle ona kızgın ve kırgın pek çok kişi var; ama hiçbiri onu büyük aşkların ve büyük duyguların unutulmaz şairi olduğu gerçeğini yadsımıyor.
Yeni bir şiir kitabının hazırlığını sürdüren şair, iki de roman üzerinde çalışıyordu. ‘Gazi Paşa’ adlı romanı yarım kalan haliyle kasım ayında İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkacak. ‘Allahın Süngüleri’nin ikinci cildi ise tamamlanamamış haliyle kaldı.

Aşiyan’a gömülecek
Attilâ İlhan için yarın saat 11.00’de Atatürk Kültür Merkezi’nde bir tören düzenlenecek. Törenden önce saat 10.00’da KanalTürk binasına götürülecek cenazesi 13.00’te Teşvikiye Camii’nde olacak. Burada kılınacak öğlen namazının ardından şair, Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verilecek. (Kültür Sanat)

ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ
gözlerin gözlerime değince
felaketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu ağlardım

ne vakit maçka’dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarının ucunu yakardın
kipriklerini eğer bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felaketim olurdu ağlardım

akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu ağlardım

‘Türk şiirinin gelmiş geçmiş en büyük ustalarından biriydi’

Adalet Ağaoğlu: Attilâ İlhan, büyük şairlerimizdendir. Düşünce üreten, kendine mahsus bir yazarımız. Gerçekten de kendine çok özgü; hem seçtiği temalar (izlekler), hem de kurgulama biçimleri bakımından ‘entresan’ bile diyebilirim. Çünkü onun kişiliği de çok ilgi çekicidir. Ölümü çok büyük sürpriz oldu. Çok üzgünüm.
Hilmi Yavuz: Attilâ İlhan ilk gençlik yıllarımızın hem şair hem de entelektüel olarak tek idolü idi. Şiirle, Marksizmle ile ilgilenen bir üniversite öğrencisi olarak yolumun Baylan Pastanesi’ne düşmesi, onun orada olmasından dolayıdır. Daha sonraları Attilâ İlhan’la yollarımızın ayrılmasında onun karşımıza tartışmaya kapalı ve bütün soruları çözmüş bir kimlikle çıkmış olmasıdır. Yetiştirdiklerinin onu sorgulamasına izin vermeyen bir kimlik! Attilâ İlhan aykırı bir insandı, şiirlerinin genç kuşakları etkilediğini ve etkilemeye devam edeceğini düşünüyorum.
Doğan Hızlan: İyi bir şair, enteresan bir romancı, sivri dilli bir polemikçi… Attilâ İlhan’ı çoğunluk şiirlerinden tanıyor, ama onun siyasete ve toplumsal sorunlara bakışını öğrenmek için önce romanlarını okumak gerekiyor. Tabuları yıkan bir sanatçı tavrını da övmek gerekiyor.
Enver Ercan: Türk şiiri, kitlelere mal olmuş son büyük şairini yitirdi. Ondan etkilenmeyen kuşak, şair yok denebilir rahatlıkla. Attila İlhan, efsanesini yaşarken yaratmış bir şairdi.
Atilla Birkiye: Edebiyatımızdan bir yıldız daha kaydı: adı Attilâ İlhan’dı ve kuşkusuz ki en ‘başka’ olanıydı. Kimilerinin dudak büktüğü ‘romantizm’i, benim gökyüzüne baktığımda parlayan ‘yıldızım’dı. Şiiriyle ilk karşılaştığım, tiril tiril gençliğimden beri hep öyle kaldı. Yabancılaşma, umutsuzluk, ölüm, melankoli, romantizm, yalnızlık, aşk gibi temalar şiirinin odak noktalarıydı. Tabii ki dramatik bir atmosfer, bireysel çatışma ve gerilim…
Evet, bir yıldız kaydı ve ‘elde var hüzün’!
Feyza Hepçilingirler: Çok acı bir kayıp. Hem bir İzmirli olarak hem edebiyatçı olarak, şiiri, romanı ondan öğrenmiş kişilerden biri olarak üzüntüm son derece büyük.
Ataol Behramoğlu: Türk şiiri gelmiş geçmiş en büyük ustalarından birini kaybetti. O hiç eskimeden, yorulmadan ya da yorulduğunu belli etmeksizin bugünlere geldi. Benim en sevgili ustamdı diyebilirim.
küçük İskender: Attilâ İlhan’ın ölümünden ötürü ben de çok üzgünüm. Her şeyden önce çeşitli dönemlerimde kendime hoca olarak kabul ettiğim beş şairden biriydi. Kendi başıma gidip tanışamadım. Tanışamadan ayrıldık. Kaybı bence Türk şiirinin değil dünya şiirinin büyük kayıplarından biridir.
Oktay Akbal: Dün gece çok hasta oldum, hastaneye kaldırıldım, sonra sabah Attilâ’nın öldüğünü öğrendim. Sanki içime doğmuş. Onu 1940’ların ikinci yarısında tanıdım. Toplumcu bir edebiyatı, sosyal realizmi savunuyordu.
Ben bir çalışmamda, şiirlerinde sosyal realizm değil, romantizm olduğunu yazmıştım. Ancak kesin olan bir şey varki İlhan çok büyük bir şairdir, çok büyük bir edebiyatçıdır. Fikiradamı olaraksa fikirleri tartışılabilir. Çok eleştirdiğim fikirleri vardı. Ama edebiyat açısından bakarsak çağdaş edebiyattan birkaç kalıcı isimden biridir.
Nevzat Çelik: İdeolojik görüşlerine katılın ya da katılmayın şiirlerini sevin ya da sevmeyin 1950 ile 1970 yılları arasında çıkardığı kitaplarıyla Türkçe şiiri derinden etkileyen bir şairdi. Türkçe şiirin en özgün ustalarındandır. Şiir okurunu Nâzım gibi Ahmet Arif gibi etkilemiştir.
Semih Gümüş: Attilâ İlhan, parlak bir genç şair olduğu yıllardan bugüne, hep tartışmalı düşünceleriyle bilindi. Bir zamanlar geniş bir okur çevresinin duygularını harekete geçiren şiirlerinden sonra gelen romanlarıyla da yakın tarihimize dönük kışkırtıcı düşünceler attı ortaya. Farklı olmaya çalıştı, farklı da oldu. Kimsenin yanında görünmedi, kimseye de gönül indirmedi. Kültür ve edebiyat dünyamızın ayrıksı bir kişiliğini yitirmiş olduk.
İlhan Berk: Her alanda hep bir fenomendi. Hiç kuşkum yok bu hep sürecektir. Özellikle Türk şiirinde derin bir etkisi çizgisi vardı. Bir şair olarak Türk edebiyatında yerini koruyacaktır. Bu da bir şair için önemlidir.
Mehmet H. Doğan: Üzüldüm, çok garip bir şekilde onun Edip Cansever ve Turgut Uyar’ın ölümünde takındığı tavrı takınmayacağız ve takınmamakla iyi edeceğiz. Attilâ, Türk şiirinde önemli bir yere sahiptir. Şairler, öldükten sonra da hatırlanacaktır.
Mehmet Güleryüz: Bizim gençliğimizin idollerindendi. Onunla ilk kez şiiri üzerine yaptığı bir konuşmada tanışmıştık. Peşine takılıp Kazancı Yokuşu’ndan Taksim’e kadar birlikte yürümüştük. Önemli bir şair olmasının yanı sıra düşünen, geçmişi ve bugünü sorguluyan, derinine inen bir kişilikti. Tavrını, doğrularını muhafaza eden gerçek bir aydındı.
Bedri Baykam: Attilâ İlhan’ın kaybı Türkiye’de 20’nci yüzyıl siyaset ve edebiyatının içinde çok önemli kayba yol açtı. Özellikle tarihi güncel bakış açısıyla yeniden değerlendirmeyi ve bu sentezi yeni kuşaklara aktarmayı kendisine misyon edinmiş büyük bir aydınlanma insanıydı.
Özdemir İnce: Attilâ İlhan, Cumhuriyet yazar ve şair kuşağını 1950’lerin başından itibaren en çok etkileyen şair, sanat düşünürü ve edebiyatçıdır. Etikisi özellikle Mavi Hareketi’yle yaygınlaşmış ve 1930’lu 40’lı yıllarda doğmuş şairlerin büyük çoğunluğunu etkilemiştir. Attilâ İlhan uzun süre Avrupa edebiyatıyla Türk edebiyatı ve edebiyatçıları arasında bilinçli bir köprü görevini yerine getirmiştir. Bu köprülük görevi yaparken körü körüne bir taklidin ötesinde özgün bir sentez de yaratmıştır. Büyük bir romancı, şair, denemeci, polemik ustası ve hatta ‘filozof’tur diyebiliriz.
Füsun Akatlı: Özellikle şiiriyle Türk edebiyatını sevenleri her kuşakta etkilemiş bir şairdi. Düşünceleri ve kişiliğiyle son derece kendine özgü birisiydi. Yerinin doldurulamayacağını düşünüyorum.
Fazıl Hüsnü Dağlarca: Attilâ İlhan’ı yıllar önce yurtdışında tanımıştım. Görmekle, öğrenmekle sevinen biriydi. Çok geliştirdi kendini. Yazın dünyamızda, düşünce dünyamızda çalışmları sürüp gitmiştir. Ölümü yazınımız için, toplumsal görüşlerimiz için bir yitiktir.
Tarık Akan: İnanılmaz üzüldüm.
Türkiye bir düşün adamını kaybetti.
Ama hiçbir zaman kaybolmayacak.

‘Sokaktaki adam’ ne dedi?

Orhan Selim, 48, dolmuş şoförü
Çolpan İlhan’ın abisi olarak tanıyorum. Yazar, şair olduğunu biliyorum ama fırsat bulup okuyamadık işte. Allah rahmet eylesin.
Necati Yıldız, 35, otopark görevlisi
Şiirlerinden tanıyorum. Vefatına üzüldüm
Tamer Duman, 27, kafe görevlisi
Şair olduğunu biliyorum. Allah rahmet eylesin
Halit Karadağ, 45, esnaf
Yazar olduğunu biliyorum. Toprağı bol olsun, mekânı cennet olsun.
Mehmet Diz, 21, öğrenci
Yeni okumaya başlamıştım. TÜYAP’ta görebilirim diye düşünmüştüm. Ölümüne çok üzüldüm.
Abdullah Birinci, 52, esnaf
Gençken kitaplarını okumuştum. Güzel şiirler yazdığını biliyorum. Zamanında bir-iki şiirini manitalara okumuşluğum var. Ne diyeyim, Allah rahmet eylesin, toprağı bol olsun.
Sezai Çelik, 40, serbest meslek
Bir dönemin idolü. Sanatçı bir aileden geliyor. Yazar, şair ve Kemalist bir insandı.
Çok üzüldüm vefatına.
Nuriye Solaker, 59, öğretmen
Çok değerli bir sanatçı ve düşünürdü. Bu toprakların savunucusu bir insan daha göçtü gitti. Artık onu yaşatmak, onun değerini gençlere aktarmak bizim görevimiz.
Burak Mergen, 29, dergi editörü
Büyük kayıp!
Didem Aras, 27, bankacı
Şiirlerini sevdiğim bir şairdi, ölümüne üzüldüm.
Fadime Sözer, 51, ev hanımı
Valla ben tanımıyorum. Ama bizim oğlan o televizyona çıkınca sürekli izliyordu. Önemli bir insan galiba. Neyse Allah rahmet eylesin.