İlhan Selçuk
Attilâ İlhan benim için soluk soluğa paylaşılmış uzun bir ortak hayatın tam yaşanamamış bir derin dostluğu anlamına geliyor…
Daha önceki anıları bir yana bıraksak bile 1960’larda yayımlanan ‘Yön’ dergisinde uzun yıllar birlikte çalıştık, yazdık…
Cumhuriyet’te çalışmaya başlamadan önce ‘Nadir Nadi Odası’ nda yaptığımız uzun konuşmada söylediğini hiç unutmam:
”- İlhan” demişti, ”merak etme seni üzmem…”
Üzdü mü?..
Helal olsun!..
Gazetede yazacağı köşeyi kendi seçti, özellikle arka sayfayı istedi, yazısının yalnız içeriğine değil, haritasına da çok düşkündü…
Şiirden romana, sinemacılıktan gazeteciliğe dek bir yelpazede, köşe yazarlığıyla birlikte televizyondaki söyleşilerine dek gürül gürül süregelen bir yayın yaşamının kasketli, atkılı, yelekli devrimcisi Attilâ…
Belki çelişkiyi içeriyor, ama içimden gelen uğurlama sözcüğünü dile getirmek istiyorum:
Sen çok yaşa!..
**
Bir haftalığına Gökova’ya gitmiştim, döndüğümde İbrahim Yıldız dedi ki:
– Attilâ İlhan’dan sana mektup var…
Okuduktan sonra Yıldız’a dedim ki:
– Mektubun gerekli bölümlerini köşende okurlara açıklamalısın!..
Ancak Attilâ’nın bana yazdığı mektubun bütününü bugün yayımlamak istiyorum:
“4 Ekim 2005 / Salı
Kardeşim,
Bilmem söylemiş miydim, benim sicilimde bir enfarktüs sâbıkası vardır; geçtiğimiz yayın döneminde, -hekimlere bakarsan, aşırı çalışmadan-, bazı ârâzı nüksetti, gazeteye mümkün mertebe aksettirmeden, iki defa ‘yoğun bakım’ da kızağa çekildim.
Yeni yayın dönemine başlamadan, görüşlerine başvurduğum dört farklı hekimin dördü de, üzerimdeki yükü hafifletmemin bir ‘sağlık mecbûriyeti’ olduğunu belirtti; dediklerine göre iki yayınevi, bir gazete ve bir televizyondaki yoğun çalışmayı kaldıramazmışım.
Kanaltürk, zaten Mayıs’tan beri eski programlarımı tekrarlıyor; şimdi ise, ‘Cumhuriyet’ teki çalışmalarıma son vermek mecbûriyeti gündeme geldi; elbette ilk duyuracağım sen olacaktın, üzülerek söylemeliyim ki, Ekim başından itibâren beni ‘müstafi’ sayabilirsiniz. Kısmet bu kadarmış!
Cumhuriyet’teki yıllarım, meslek hayatımın en hareketli, en renkli, en bereketli yılları oldu. Her şey, -bilhassa tahammülünüz ve sabrınız- için, başta sen olmak üzere, hepinize teşekkür ederim.
Hadi kolay gelsin!..”
**
Attilâ İlhan’ın Cumhuriyet’teki yorumları çeşitli tartışmalara yol açtı. Dikkat edilsin, bunların tümü devrimci kapsamda tartışmalardır…
Attilâ nasıl bir insandı?..
Devrimci benliğinin yapısında alabildiğine romantik kişiliğinin çekimini vurgulamak için ”Üçüncü Şahsın Şiiri” nden dört dize:
“Gözlerin gözlerime değince
felaketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım”
Ömür biter, şiir bitmez, devrim sürer, dostluklar tükenmez…