Attilâ İlhan - Bilim Sanat Kültür Vakfı

“…Bu ´Oyun´, O Eski ´Oyun´!..”

(…Nerede kalmıştık? Ha evet, Kadıköy ‘den (İstanbul) Sedat Dipşo, ‘Allahın Süngüleri’ ni okumuştu da; nazikâne bir şekilde, ‘Çerkez’ Ethem Bey ‘e ‘haksızlık ettiğime’ dokunduruyordu; ben de sözü, – ‘mumaileyh’ in sütten çıkmış kaşık olmadığına imâen-, işgâl İzmir ‘inde, Yunanlıların tertiplediği, ‘Şark-ı Karip Çerkezleri Temin-i Hukuk Cemiyeti’ Kongresi’ne (1921) getirip bırakmıştım…)

‘Triomvira’nın o zamanki niyetleri…

(Açık istihbarat/1. ”…bundan 83 yıl önce nasıl oynanmışsa, oyun, yine öyle oynanmaktadır; o zaman da, kendilerini Kafkas göçmenlerinin temsilcisi kabul eden asılzadeler, İşgal İzmir’inde bir kongre düzenleyerek, Yunan İşgal Kuvvetleri ve Kralı himayesinde, bir devlet oluşturmak için karar almışlardı. Ayrıca, Yunan Kralı’na bir telgraf çeken bu kişiler, cemiyetlerinin yönetiminde bir Yunan temsilcisi bulundurulmasını da rica etmişlerdi…”

”…İngilizler, Anadolu’nun Batı’sını, Karadeniz’den Akdeniz’e bölerek, burada bir özerk devlet kurulmasını planlamıştı; bu devletin silâhlı gücü Yunan Ordusu, manevi lideri de Vahdettin olacaktı; bu amaca ulaşmak için Bursa’da da bir kongre düzenlediler. Aşağıda Çerkez Kongresi’nin (İzmir) beyannamesinden, bazı satırlar okuyacaksınız. Altındaki imzalar arasında, ‘Pşeva Reşid’ imzası da görülmektedir ki; bilindiği gibi, ‘Pşeva’ Ethem Bey’in öteki iki kardeşinden birisidir, üçüncüsü de Tevfik; bu da, bu ‘triomvira’ nın o zamanki niyetleri hakkında, bazı ipuçları veriyor…”) ‘1921 İşbirlikçileriyle Ulus Arasında Uçurum Var’ , ( www.tanyeri.net, 13 Ocak 2004)

‘…insâniyet ve medeniyete beyanname…’

”…on üç sene evvel Meşrûtiyet-i İdâre’nin ilânı üzerine, rüşd-i siyâsi’den mahrum ve ancak Türkçülük ve Turancılık hissiyâtıyla meşbû olan; ve tarihte misli görülmemiş bir surette, anâsır-ı sâire-i Osmaniye’yi tedhiş politikasıyla Türkleştirmek siyâset-i sâkimesini tâkip eden, Türk zimamdâranının siyâseti; Türk olmayan bi’l-cümle anâsırın emniyet-i hayatiye ve milliyelerini selb etmekle, Çerkezler’e de ‘sırf emel-i tahaffuz ile muhhik bir hiss-i şikâyet ve iftirâk uyandırmış ve binnetice Çerkezler, bu mezâlim-i mütevâliyyeden istahlas maksad-ı âliyesiyle, bir gâye-i millî takibine ve Millicîler’in alenen Çerkez Milleti’ni mahva kıyam etmesinden nâşi, onlarla silâhla müdafaa ve mübârezeye mecbur kalmışlardır…”

”…mamafih, Mütâreke’yi müteâkip Çerkezler’in bir kısm-ı kalîli Anadolu İhtilalcileri’ne (pür galat hiss ile) iltihâk etmiş ve nev’amen Mustafa Kemal’in taht-ı saltanatını tesise medâr olacak harekât/ı fiiliyede bulunmuş iseler de, Kemalistler’in gayr-ı insani harekâtını ve sakîm siyasetlerini onlar dahi yakinen görüp anlayınca, rücûu, mûcib-i mahzur-u azîm olmayacak bir müddet-i kalîle zarfında, Çerkezlik âmâl-i dâiresine avdet etmişlerdir…”

”…bilhassa Çerkezler, makam-ı Hilâfete merbûtiyet-i maneviyeleri bâki olduğu halde, Bâbıâli’nin Kemalistler’le birleştiğini ve bunca fedakârlığa rağmen, Çerkezliği tamamen ihmal ettiğini saklamaya lüzum görmedikten sonra; Çerkezlik muhik ve tabii bir kararla, kendisine halâs-ı necat vaad eden ve bunu menâtık-ı işgâliyesinde fiilen isbât eden Yunan Ordusu’na iltihak etmeyi, menâfi-i hayatiye ve milliyesi iktizasından addetmiştir. (…) Bundan sonra bir buçuk sene devam eden mücadele esnasında Çerkezler, müslim ve gayr-ı müslim binlerce nüfus-u masumeyi Milliciler’in katliâmından kurtarması itibariyle şâyân-ı tezkâr hidemât-ı memduhada bulunmuşlardır…” (Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, No: 111/19027-19028, Zeki Arıkan, ‘Mütareke ve İşgal Dönemi İzmir Basını’ , AKYM, Ankara, 1989.)

‘Özerk Çerkez Kölemen Yönetimi?..’

(Münasebetsiz Bir Çağrışım/2 ”… ‘Türk Solu’ dergisinin ilk çıktığı sıralarda, ‘Gâzi’nin Solculuğu’ nu yazmıştım, demiştim ki:

”…Kurtuluş Savaşı sırasında, Anadolu’daki bazı ‘etnik faaliyetleri’ göz önünde tutmadıkça, Müdafaa-i Hukuk Hareketi’nin ve Ankara Hükümeti’nin, aldığı bazı önlemleri, gerçek anlamıyla değerlendirmek yanlış olabilir; açıkça görülmektedir ki, direnişe katılanlar arasında, şu ya da bu etnik grubun çıkarlarını güdenler vardır ve bu hareketin ‘ulusal niteliğine’ zarar vermektedir. Çerkezler’in faaliyeti özellikle es geçilmiştir, oysa dikkatli olunursa Bülent Tanör’ün küçük fakat çok yararlı eserinde, şöyle bir cümle dikkati çekiyor:

”…Mütareke dönemi kongre hareketleri, yalnız Türkmenler cephesinde görülen bir eylem ve örgütlenme biçimi değildir. Örneğin birtakım Çerkez grupları, (buraya dikkat!) Yunanistan güdümünde bir Özerk Çerkez Kölemen Yönetimi kurmak amacıyla, ‘Şark-ı Karip Çerkezleri Temin-i Hukuk Cemiyeti’ni kuracaklardır; bu dernek de, İzmir’de 24 Ekim 1921’de büyük bir kongre toplamıştır.” (Türkiye’de yerel kongre iktidarları, s: 17, 1998)

”…İzmir çocukluğumda, aile büyüklerinden çevredeki Çerkez faaliyeti; hatta bazı aile dostu Çerkezler’in, Ethem Bey ve Yeşilordu’yla temasları hakkında, bazı şeyler işitmişimdir; yaşım gereği, o zaman lâyıkıyla değerlendirememiştim ama, benzer istihbaratı, Mim.Mim vasıtasıyla şüphesiz toplamış olan Gâzi’nin ve yakın çevresinin; bazı ‘egoist şahsiyetlerin’ Yeşilordu, Kuva-yı Seyyâre ve TKF perdesi altında, ne türlü bir faaliyet yürüttüklerini anlamış olacağı kesindir…”

”…bir de, şu irkiltici soruya cevap bulmak zorunluluğu var: o kadar ‘Bolşevik’ti, ‘Devrim’ düşünüyordu da, acaba ‘Çerkez’ Ethem Bey, niye sonunda; meselâ ‘Baytar’ Salih Bey gibi, Bolşevikler’e değil de, ‘İşgalci’ ve Emperyalizm’in kuklası Yunanlılara sığınmıştı? Şimdi bazı ‘hızlı’ solcu ve ‘devrimcilerimizin’, başları sıkışınca ‘Emperyalist’ ülkelere sığınması gibi!..”

Cumhuriyet, 28.05.2004