…düşündüm, Belgin ‘in (Sarmaşık) yeni çıkan kitabı, yoksa bir ‘ilk’ midir? Türkiye ‘nin kaderinin (geleceğinin) tartışıldığı bir süreç içinde, tartışanların kaleminden olayı aktaran; ayrıca, dikkatin yoğunlaştığı gerçekleri; iki önemli ismin, ( Süleyman Demirel ‘le Erol Manisalı ) ilginç yorumlarıyla değerlediren, benzer bir eser bilmiyorum.
Kitabını takdim ederken, Belgin (Sarmaşık) , olayın boyutlarını özetlemiş, diyalektik önemini şöyle anlatıyor:
”…7-8 Mart 2002, bazılarımız için sıradan bir tarih, bazılarımız için değil; bu kitap, söz konusu tarihlerin, neden ‘sıradan’ olmadığını anlatıyor. Bu kitabı oluştururken elimizde, sadece söz konusu tarihte yayımlanmış gazeteler vardı ki, ‘mesele’ her zamanki gibi ‘yanlı’ ve ‘çarpıtılarak’ anlatılıyordu. Amacım ‘meseleyi’ medyamızın taraflı yaklaşımından çıkartmak, işin aslını anlatabilmek!..”
”…bu çalışmada Medya’mız tarafından, başka yönlere çekilerek, üstü örtülmeye çalışılan, dış politikamızın can damarlarından birini; komşularımızla ve Asya ülkeleriyle, ulusal çıkarlarımız çerçevesinde yapılacak işbirliğinin, dünya politikasında bize sağlayacağı ‘avantajları’ koymaya çalıştım…” (Belgin Sarmaşık, ‘Ulusal Siyaset Kavgası’ , Önsöz, s.8, Derin Yayınları, 2005)
‘manzara-i umûmi’ nasıl görünüyor?
Tartışmanın gittikçe çapı büyümekte, önemi her gün biraz daha artmaktadır; nedeni belli, ABD , yâni Küreselleşme, Irak ‘ta ‘çuvallamış’; AB ise Fransa ‘da ‘dip dalgası’ nın indirdiği darbeyle, ‘başarısı tartışılır’ hale gelmiştir. Hani beni bir kere bırakın, geçenlerde Osman Ulagay gibi bir imza, köşe yazısına şu anlamlı başlığı koymuştu: ”Dünyanın Merkezi Asya’ya Kayarken, Türkiye Ne Yapmalı?” Ayrıca o çok ünlü Shell Şirketi için, bu işten iyi anlayan bir uzmanlar grubunun, hazırladığı gelişme grafiğini veriyor; bu uzmanların eldeki verilere göre hazırladığı senaryoda, 2025 yılının, ‘manzara-i umûmisi’ ; Batı -dolayısıyla Türkiye – için, hiç de parlak değildir.
”…Satın Alma Gücü Paritesi’ne göre yapılan hesaplamayla, Çin, yirmi yıl sonra, ABD’yi açık farkla geçerek, dünyanın en büyük ekonomisi haline gelecektir; Hindistan’ın ekonomik büyüklüğünün de, çok yavaş büyüyecek olan Euro bölgesinin, toplam büyüklüğüne yaklaşacağını ortaya koyuyor. Senaryo gerçekleşirse bundan kazançlı olan yine Çin olacak…” (bkz. Milliyet, 28 Mayıs 2005)
Osman Ulagay, ‘Türkiye ne yapsın?’ başlığı altında, sözlerini şöyle bağlıyor:
”…Avrupa Birliği (AB) ile bütünleşme hedefine odaklanmış görünen Türkiye’nin de, bu noktada, kendi geleceğini çok seçenekli olarak düşünmeye başlamasında, yarar var herhalde (…) Ancak AB’nin kendi geleceğinin, çok boyutlu biçimde tartışmaya geldiği ve Türkiye’nin AB üyeliğinin de bu tartışmanın göbeğine oturduğu bir ortamda, bizim de entelektüel tembelliği bırakıp, dünyadaki değişimin ve kaymanın bizim için ne anlama gelebileceğini düşünmemiz gerekiyor galiba…” (bkz. Milliyet, 28 Mayıs 2005).
Türkiye ne yapsın?
…neresinden bakılırsa bakılsın, o zaman sorulacak soru şu mudur: Tuncer Kılıç Paşa ‘nın ‘günahı’, sorunu çok geniş bir perspektif içinde değerlendirerek, daha o zaman ana gerçeği çok iyi görmüş ve dile getirmiş olması mı? Belgin ‘in (Sarmaşık) eserinde, bir manada, Türk kamuoyuna asıl bu soruluyor ve cevabı bekleniyor.
20/21 Şubat 2004 ‘te, İstanbul Üniversitesi ‘nde yapılmış olan, ‘Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı ve Ulusal Birlik Sempozyumu’ nu, ‘meraklısı’ elbette unutmamıştır; Kılıç Paşa orada söz almış, açık ve seçik olarak dış politikanın teklediğini söyleyip, Gâzi Mustafa Kemal Paşa ‘nın, Türkiye ‘nin yapacağı tercihte oynaması gerekli -hatta zorunlu- olan sözlerinin altını çizmiştir:
”…demokrasinin, insan haklarının ne olduğu (konusunda) artık Batı Dünyası’nda öğrenilecek bir şey kalmamıştır. Üstelik yüce Atatürk, -sosyal hayatın her sahası dahil- bir ülkenin karşı karşıya bulunabileceği her olasılığı dikkate alarak, her konuda yolumuzu aydınlatacak, çâre olacak hususların hepsine parmak basmış ve vecizeleriyle yol göstermiştir.”
”… (buraya dikkat) Bu nedenle kimseden alacağımız, öğreneceğimiz bir husus olmadığına inanıyorum. Kim bir şeyler öğretmek istiyorsa, bilelim ki kendi çıkarlarını ön planda tutarak, hareket ediyor…”
Fransa ‘daki ‘Dip Dalgası’ nın ulaştığı sonuç, Türkiye ‘de gittikçe yükselen ‘Dip Dalgası ‘nın; bazı başyazarlarımızı çok şaşırtan; hâlâ ABD ‘cilik ya da AB ‘cilik oynayan ‘mütâreke’ aydınlarımıza, iyi bir ders olmuştur.
Ha, Kılıç Paşa başka ne mi diyordu? Onu da hatırlar ve hatırlatırız.
Cumhuriyet, 08.06.2005