(Tespit/10. ”…sıra geldi, aynı anda, iki ayrı duyarlığı, yükseltme kampanyasına; bu harekâtın en hassas noktası; ilki, seçmenlere, seçmenlik haklarını öğretmek; ikincisi, seçime katılın kampanyası; ‘kokuşmuş’ ve diktacı rejime karşı çıkmak! Her iki kampanyanın da, kendine mahsus logosu, sloganları, afişleri vs. olacak! Gerçekte her iki operasyon da, aynı ‘devrimci’ ekip tarafından oluşturulacak ama, bu, kesinlikle gizli kalmalı, bilinmemeli; aksi halde, tarafsız gibi görünen ilk kampanya, bütün inandırıcılığını kaybeder…”
Bunları kim söylüyor? ‘Turuncu Devrim’ in kahramanlarından birisi; gözlükleri yuvarlak, gömleği kırmızı; otuz yaşlarında bir Ukrayna ‘lı; Dimitri Potyekhin! Yuşçenko ‘nun zaferinden sonra, Moldavya ‘lıları eğitmeye, oraya gitmiş; yapacağı ‘pazarlama’ faslının öncesi, diyor ki: ”…aynı anda, birbirinden gizli iki operasyonu başarmak, güç iş! Pora olayında o kadar az adamımız vardı ki, militanlar, aynı gün içinde, birkaç kere kılık değiştirmek zorunda kaldılar; iki kampanyadan birinin, ya da ötekinin bildirilerini dağıtabilmek için!..”
Sıra geldi bu defa, etkileyici fakat şiddet içermeyen eylemleri gerçekleştirmeye! Amacı belli, yurttaşları uyandırmak, polisi canından bezdirmek! En çok uygulanan metod, ‘yıldırım toplanışı’, Dimitri Potyekhin bunu şöyle tarif ediyor: ”… Bunlar o kadar kısacık bir sürede toplanıp dağılarak yapılan eylemlerdir ki, polis kimseyi ele geçiremez!” Verdiği bir de örnek var: ”…On beş eylemci, giydikleri ‘sürgün kılıkları’ üzerine, herkesin giydiği pardösülerden giymişti; başkentin en büyük caddesinde, en kalabalık olduğu anı seçtiler; saati gelince, o dakika pardösüler çıkarıldı; ve ‘sürgünler’ üst üste aynı sloganı tekrarladı: ‘Ben oyumu filan için vereceğim.’ Elbette buradaki filan, mevcut iktidarın başını temsil ediyordu; eylemi kısa sürede bitirildi, ‘sürgünler’ kaşla göz arasında pardösülerini giyip, ilk önlerine çıkan metro girişine dalarak, toz oldular; geride elbet ne bir iz kaldı, ne de bir kanıt! Sonuç, arzu edilen sonuçtu: Polis öfkesinden kuduza döndü ve şiddete başvurdu…”
Korkuyu nasıl ‘kullanmalı’!..
İyi güzel ama, o grubu himâye etmek şart, bu nasıl olacak? Sırp Milos Milankoviç, Beyaz Rusya ‘lı ya da Azeri ‘öğrencileri’ ne bunu anlatacaktır; bir bakıma ‘gizli faaliyetin alfabesini’! Bu, otuzuna yakın, iriyarı delikanlı diyor ki: ”…bunlar direnişin bilinen hileleri! Devrimci grubunun bir tek şefi olmayacak; olursa, o tek şef polisin eline geçerse, eylem felce uğrar; bunun çıkar yolu, ortaklaşa yönetimi örgütlemektir; yâni, tek şefin yapması gereken eylemler, aslında kimin ne yaptığını, ne yapacağını bilmeyen öteki sorumlulara dağıtılıyor…” Bir başka örnek de şu: ”…Örgütler ne kadar gizli, üstü kapalı olursa, gençleri o kadar kendine çeker, çünkü etkiler; işte bu büyüdür ki korkusunu yenip onun, iktidarların ‘terörist’ diye vasıflandırdığı bir gruba katılmasını sağlar!..”
Peki, korku nasıl kullanılacak? Milos Milankoviç onun çaresini de söylemiş: ”…gösteri mi yapılıyor, katılan genç kendini asla yalnız, diğerlerinden kopmuş hissetmemeli; diğerleriyle dirsek temasını muhafaza etmelidir. Polisin ya da askeri birliklerin, ürküntü veren gürültüsünü bastırmak için, onlara marş söyletmek de işe yarıyor. Ayrıca yakındaki silahlı birliklerden korkmalarını önlemek için, bir çare de; eylemcilerin en önündekilere, büyük ve geniş yazılmış, ‘devrimci’ bezler taşıtılmasıdır; bu sâyede diğer eylemciler, kendilerini bekleyen silâhlı birlikleri göremezler…”
‘Vehbi’nin kerrâkesi…’
…dahası var. Tutuklanma korkusu nasıl önlenecek? İhtilalci çocukları eğitenler (coach), sık sık, polis baskınlarının provasını yaparlar; grup ikiye ayrılır, yarısı polis olur, yarısı nümayişçi! Bu sonunculara, gülümseyerek kaçamak cevaplar vermek, asla saldırgan olmamak öğretilir; cezaevindeki yandaşları yüreklendirmek amacıyla, destek stratejileri de geliştirilmiştir: ”…tutuklanmayanlar, böyle bir durumda, kimlere başvuracaklarını bilirler; hangi avukata, hangi yerli ya da yabancı gazeteciye, hangi sivil toplum örgütüne vs. Ayrıca ellerine, temas edecekleri militanların listesi verilmiştir; temas ettikleri kişi, bir protesto mitingi örgütlemek üzere, başka militanlar bulur; bu suretle, polis karakolları önünde gösteri yapılır. Bunun amacı, Media’ların olaydan geniş ve ayrıntılı söz etmesini sağlamaktır.”
Bunları söyleyen kim mi? Kazaklara, geçen yıl bu hileleri öğreten Gürcü, Guerghui Kandelaki ‘nin ta kendisi, Amerikan üniversitelerinden siyasal bilgiler eğitimi almış, bu ‘ihtilal imâlatçısı’, sözlerini şöyle bir sona bağlıyor: ”…bu sâyede, hasmın gücünü, hasmın kendisine yöneltmek imkânı sağlanır…”
Şimdi anlaşılıyor mu, ‘Vehbi’nin kerrâkesi’?
Cumhuriyet, 08.07.2005