Attilâ İlhan - Bilim Sanat Kültür Vakfı

“…´Hıristiyanlığı´ seçmek, ´emperyalizm´i seçmektir!…”

(Çağrışım/1. ”… Menderes/Bayar yönetimi’, NATO ‘yanlış’ nın ilk sorunlarını yaşıyor; Paris ‘ten, ikinci dönüşüm; birkaç aylık bir İzmir parentezi içindeyim: Kemal Ağabey’ in ( Bilbaşar elimden tutup, beni ”Demokrat İzmir” e götürdüğü günler! Orada, vaktiyle Paris ‘te eğitim görmüş, yurtsever bir aydın tanımıştım; ‘DP İktidarı’ nı irticâı ‘hortlatmak’ la suçluyordu; ona göre bu Gâzi ‘nin ciddi bir hatası yüzündendi; gerçi o ‘inkilâplarını’ art arda gerçekleştirmekte, asla tereddüt göstermemiş; lâkin, ‘nihai karara’ gelince durmuştu. Merak içinde, Gâzi ‘nin neyi yapmadığını sorunca; ‘yurtseverliği’ nden, hatta ‘ilericiliği’ nden hiç kuşku olmayan, o yaşlı aydının verdiği cevabı; ancak ölürsem unuturum; ”-…minarellere çan takmalıydı, niye yapmadı!..”

”Yaşıyor olsaydı, AB ‘ye girilmesi için, onun, herşeyin yapılmasını isteyeceğinden eminim; bunu ‘ilenicilik’ sandığından kim kuşku duyabilir? Seneler sonra, o aydın ‘türünü’ Fâlih Rıfkı Bey’ in ‘İleri Tanzimatçı’ diye nitelendirdiğini görecektim; ülkenin ‘kurtuluşu’ nu ‘Hıristiyan olmak’ ta görüyorlardı; en azından, ‘adını koymadan’! Buna yalnız ‘ilericilik’ değil, ‘Atatürkçülük’ diyen densizler de çıkmıştır; oysa bu mantık, ‘Kültürsüzleşme’ nin -yâni ‘Uydulaşma’ , yâni ‘Sömürgeleşme’ nin- ta kendisidir.”

”Oktay Duman’ ın (asıl adı mahfuz) mektubunda; ‘Solcu’ , ‘İlerici’ , Atheist ‘ gençlerin, ‘Solculuk’ adına ‘Hıristiyanlığı’ seçtiklerini, okumamış mıydık; o ‘tesbit’ in bende uyandırdığı çağrışımların biri bu!..”

Batılı ‘ilerici’, Hıristiyanlığa karşı…

(Çağrışım/ 2. ”…başkası da var mı? Olmaz olur mu? ‘Batı’ ya, ‘Batı Kültürü’ne nasıl yanlış yaklaştığımızın, çarpıcı bir örneği: Çoğumuz farkında bile değildir: Batı Avrupa’ da -hiç değilse, Fransa’ da- ‘ilerici’, ‘Solcu’ takımı arasında, – bizim benimsemeye o kadar teşne olduğumuz Batı Uygarlığı’ nın adı; ‘Hıristiyan/Yahudi Uygarlığı’dır; yâni neresinden baksan, bir ‘ümmet uygarlığı’; yâni rasyonalist – nâkilci değil, akılcı olan ‘ulusalcılığın’ çoktan aştığı; Materyalizm’in yeni ufuklar aradığı dönemde, ‘müzelik’ bir uygarlık!…”

”…’Deux Magots’, Montpamasse’ da, Varoluşçular’ın kahvesi; Sartre, de Beauvoir da gelip gidiyorlar; etrafta -balerin pabucu, kadife pontolan, balıkçı, kazağı – siyahlar giyinmiş kızlar ki saçları oğlan traşıdır, onlara ‘zazou’ deniyor; ikisi meşhur, Juliette Greco ile Annabel ; ellerinde gauloise sigarası, şarap bardağı; gelecekte ulusal -hatta uluslararası- şöhret olacaklarını bilmeden dolaşıyorlar: Juliette , henüz burnunu kestirmemiş; Annabel , kendini romancı sanmıyor. Onalar da, o yıllarda araları açık olan Komünistler de, Yahudi/Hıristiyan Uygarlığı ‘na, – hele de Ahlâkı’na – gelince, karşı çıkmakta mutâbık! İnsanlığın geleceği, uyuşuk bir Mistisizm’de, ya da mistik bir Terorizmde değil; ‘aydınlık yarınlar’ dadır: iki taraftan hangisiyle konuşsan, iş ‘inanca’ dayandı mı, dudağını büküyor…”

”…Belleville ‘deki ‘İşçi Üniversitesi ‘nde, yanılmıyorsam ben, Vartan(İhmalyan) , bir de Senegal ‘li dostumuz Diopp , bir ağızdan Camarade Paul ‘e sormuştuk: En çok da Üçüncü Dünya ülkelerinde görülen ‘din değiştirme’ sendromunun anlamı nedir? Eğri piposunun dumanları arasından, müstehzi, yüzümüze baktı; galiba, şöyle birtakım lâflar etti:

”-…din değiştirmek, toplumsal’daki çıkmazı, bir manada çözümsüzlüğü devam ettirmektir: İslam ülkesinde, İslamiyet’le çözemediğin toplumsal (çünkü ulsal) sorunları Hıristiyanlıkla nasıl çözeceksin. Bu ülkelerde Müslüman’ın Hıristiyan olması; gerçekte Ulusallığı değil, Emperyalizm’i seçmesi, onun cephesine geçmesi, anlamına gelir: Zira oraya, onun ülkesine Hıristiyanlığı gönderen, ‘çözüm’ olarak sunan odur; daha da önemlisi, Aysa’da, Afrika’da etkili kılınan Katolikliğin ya da Protestanlığın; gelişmiş Batı’da yıldızı sönmüş, tahtı cidden tehlikeye düşmüştür…” )

Yanılan ‘Halk’ değil, ‘Aydınlar’…

(Tesbit/ 1. …iyi hoş da, bütün bunlardan sonra, ’12 yıllık samimi Hıristiyan’ Oktay Duman ‘ın (asıl adı mahfuz), mektubundaki şu ‘tesbit’ e ne buyrulur?

”…Şu da ilginçtir ki, bu ülke insanı en büyük ‘misyonerliği’ kendisi yaptı: Dünyanın hiçbir yerinde olmayacak şekilde, insanlar ‘Neol’ ile ‘Yılbaşı’nı karıştırdı. Bu denli ‘misyonerliği’ milyar dolar harcasanız, yapamazsınız: Daha beş yıl önce, İzmir’de (Karşıyaka) Noel Baba’lar dayak yerken, şimdi her yan nasıl süsleriyle dolu?…”

Yalan değil ama, galiba yanlış!…. Noel ile Yılbaşı nı karıştıran ‘bu ülke insanı’ değil, ‘bu ülke aydını’ ; üstelik karıştırdığı, keşke yalnız o ikisi olsa!..)

Cumhuriyet, 27.09.2004