(Çağrışım/2. … derginin kapak konusunu görür görmez, önce hayıflanıyor, sonra meraklanıyorum; hayıflandığım bizdeki holding basınında da, adı ‘ilerici’ye çıkmış basında da, sorunu ele alıp tartışan, inceleyen, irdeleyen yazıların çıkmaması; meraklandığımsa, son derece ilginç bu konuyu, benzer çalışmalarını bildiğim, -hatta Sırbistan ‘daki İhtilâl (!) üzerine yazmış olduklarını, size de aktardığım – Vincent Javert ‘in araştırıp araştırmadığı!
Ünlü ‘Le Nouvel Observateur’, araştırmayı hangi başlıkla yayımlamış bilin bakayım: ‘İhtilâl İmâlatçıları’, nasıl iyi mi? Ele alınan, eski ‘Sovyet İmparatorluğu’ nda kurulmuş devletlerdeki ‘demokrasi ayaklanmaları’ nın, perde arkası: Gürcistan ‘da, Ukrayna ‘da, Kırgızistan ‘da; sâhiden halk mı ayaklanmış, yoksa onları birileri mi ayaklandırmış? Tartışılan bu! Tahmin ettiğim üzere, çalışmayı Vincent Javert yapmıştı; safdillerin, saflığına cidden inandığı; uyanıklarınsa, hileyi sezdikleri halde oluşturulma sürecini anlayamadıkları, o ‘devrimci kalkışmalar’ yok mu, ‘imâlâtçıları’ kimler ise; hepsini önce teker teker tespit etmiş, sonra da bulup konuşmuş ve konuşturmuş!..
Ne buyrulur? Mahalle dedikodularını, manşet yapan ‘yazılı’; incir çekirdiğini doldurmaz ‘aşk hüsranlarına’ sayfalar ayıran ‘görsel’ media ‘mız, acaba bu çarpıcı -hatta irkiltici- örnekten, ibret alır, biraz da hisse kapar mı? Siz onu düşünedurun, ben size Vincent Javert ‘in konuya nasıl girdiğini aktarayım…)
Kutsal ‘özgürlük şampiyonları…’
(Tespit/3. ”…bunlar Gandhi’nin ve Macdonald’ın mirasçıları; hepi topu bir avuç, bilemedin bir düzine adamdırlar ki, eski ‘Sovyet Bloku’nun artığı, yeni ülkeleri titretiyorlar. Beş yıldan bu yana, Doğu Avrasya ve Orta Asya’ya, az mı ihtilâl ihraç ettiler? Daha önce Gürcistan’da Şevardnadze’nin, Ukrayna’da Kuçma’nın, Kırgızistan’da Akayef’in, alaşağı edilmelerine katılmışlardı; günümüzde ise, Minsk’te, Almatı’da ya da Bakû’daki, ‘kokuşmuş’ ve otoriter rejimlerin, ayağını kaydırmaya çalışıyorlar…”
”…bu acayip ‘misyonerler’in kimisi Slovak, kimisi Gürcü, kimisi Ukraynalı; hemen hepsi genç, diploma zengini; en büyük arzuları, Komünizm/Ertesi dünyayı, demokrasiye kavuşturmak! Ortaklaşa konuştukları dil, İngilizce ama, şöyle böyle değil, mükemmeli; genellikle onları çalıştıranlar da, bazı Batılı, daha ziyade Amerikalı kuruluşlar; onlardan söz ederken insanın ‘Demokrasi Enternasyonali’nin Kuvvetleri’ diyesi geliyor; ama aslında, doğrudan Washington’un ‘babalık’ ettiği kuvvetler bunlar. Zaten aralarından bazılarını, ‘bizzat’ George Bush, konuşmalarından birinde, kutsal ‘Özgürlük Şampiyonları’ ilan etmedi mi?..”
”…Doğulu despotları alaşağı etmek için, bu devrim imâlatçılarının; şiddet (terorizm) karşıtlığı ile, pazarlama ve para toplama tekniğini, usturupla birleştirdikleri, tek bir görgü kitabı mevcut; hemen hepsi, bu sihirli ‘formülün’ ihraç edilmesini, vazife sayıyorlar; aralarından bazıları da, -kazandıkları para miktarını söylemeseler de- anlaşılan bununla geçiniyorlar. Diğer bazılarının, ay sonlarında elleri darlaşınca; arada sırada aldıkları, birkaç yüz Euro’cuk, vaziyeti kurtarıyor; kimisi de, öbürlerinden daha az olmakla beraber, bedavaya çalışmaktadır; bu işin gönüllüsü…”
”…Amerikani yandaşı Che Guevara’lar diyebileceğimiz, bu yeni moda gönüllülerin; bazılarıyla şurda burada, Belgrad’da ya da Tiflis’te, bazılarıyla Bratislava’da ya da Kiev’de, buluşup konuştuk; komünizm sonrası diktatörlükleri nasıl alaşağı ettiklerini, ayrıntılarıyla anlattılar…” (Le Nouvel Observateur, 1 Haziran 2005, shf. 7-8)
”…Kel, keli kınamış!..”
(Çağrışım/3. ”vincent Javezt” in, daha söze başlarken, -biraz alaylı, biraz dolaylı- anlattıkları; insana ister istemez, ilk Dünya Savaşı ertesinde, en başta ABD ‘nin yaka silktiği ve suçladığı, Komintern ‘in ‘profesyonel devrimcileri’ ni hatırlatıyor. Bilindiği gibi, Komintern ‘in gizlisi saklısı yoktu, Moskova ‘da, çeşitli ülkelerden gelmiş ‘komünistleri’, düpedüz ‘profesyonel ihtilâlci’ olarak yetiştiriyor; ‘dünya ihtilâli’ nin ‘hazırlıklarını’ yapıyordu. Stalin, İngiltere ile anlaştıktan sonra, hem III. Enternasyonal ‘i evcilleştirip kontrolüne almış, hem de ‘tek ülkede sosyalizm’ temasını savunduğu için, ‘profesyonel devrimcileri’, ‘yarı casus’ Rusya yandaşlarına dönüştürmüştü. Altı çizilecek ilk nokta bu: Washington şimdi aynı şeyi, ‘Demokrasi’ adına yapıyor; yaptığıyla da övünüyor. Hani Türkçede güzel bir söz vardır: ‘Kel keli kınamış / yerine baykuş tünemiş’ derler, keyfiyet aynen bu!
İkinci nokta, bu işin son derece ‘pazar ekonomisi’ ne, serbest teşebbüs kurallarına uygun yapılması; baksanıza Vincent Javert ne demiş; adamlar, ‘şiddet, -yâni terorizm- karşıtlığını, çeşitli ‘pazarlama’ metotlarını, sağdan soldan para toplama;- tabii aynı zamanda sağa sola para dağıtma – usullerini kullanıyorlarmış; yâni o marifet de, ‘marketing’ ruhuyla gerçekleştiriliyor. ABD ‘nin göz koyduğu ülkenin halkına, görünüşte demokrasi ve özgürlük, önce ‘pazarlanıyor’, sonra ‘imâl ediliyor’, zaten bu işi yapanlara, ‘profesyonel devrimci’ değil de, ‘İhtilâl imâlatçıları’ denilmesinin sebebi bu! Hakikat şu ki, Washington bu ‘pazarlama’ metotları sayesinde, bir ülkeyi daha ‘gizli sömürgeleri’ arasına katıyor. Hani derler ya, ‘Ne âlâ memleket’!
Meraklısı hatırlayacaktır, bu köşede birkaç ay evvel, bir ‘Söyleşi ‘nin başlığı şu idi: ”Amerika Demokrasiyi Kullanıyor”; şimdi isterseniz, ‘imalatçılar’ ın itiraflarına geçebiliriz.
Cumhuriyet, 24.06.2005