Deniz Banoğlu
Hiçbir söz, hiçbir yazı, eylem kadar etkili değildir!
Bir gün önce TÜYAP Kitap Fuarı’nda konuşmasını yapmış sonra kitaplarını imzalamıştı. Bir gün sonra hayata gözlerini yumdu, ölümünün ardından gazeteler, televizyonlar ona odaklandılar. Sayfalar dolu haberler yayınlandı, köşe yazıları onun anısıyla gözyaşı döktü.
Televizyon kanallarında tanıyanları, dostları, sanatçılar, yazarlar, onu her yönüyle anlattılar: o büyük bir ozandı, öykücüydü, usta bir roman yazarıydı, senaristti, denemeleri vardı,en önemlisi, gerçek bir yurtseverdi, ulusalcıydı, birleştiriciydi, Kemalist’ti , günümüzün , bir Kuvayi Milliye öncüsüydü, önderiydi.
Ama hiçbir söz, hiç bir yazı, eylem kadar etkili olamazdı.
Onun anısına Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılan toplantı bunun somut bir göstergesiydi. Çünkü orada bir eylem vardı. Onun şiirleriyle yetişen gençler, onun yurtsever yüreğiyle çarpan genç, yetişkin yürekler, onun birleştirici, uzlaşmacı, görüşlerini paylaşan yazarlar, çizerler, sanatçılar, akademisyenler, teknokratlar, kadınlar v e kadınlar, erkekler ve erkekler, ve hatta siyasiler vardı. Çünkü orada bir Türkiye v ardı.. En güzelini Erol Manisalı söylüyordu:. Toplumcu yazarlar hayattayken milyonlar verir bir alır, öldükleri zaman hayatlarını verirler milyonlar alırlar…
Ama Attila İlhan istisnaydı.. O yaşarken milyonlar vermiş milyonlar almıştı. Sonunda bir tek hayatını vermişti ve Atatürk Merkezi’nin büyük salonuna, fuayesine sığmayan, sokaklara, caddelere taşan, oraya ulaşamayan daha sayısız insan seliyle yine milyonları peşinden sürüklüyordu.
Eğer ölümün gözleri olsaydı, eğer ölümün yaşayan duyguları olsaydı, görürdü, hissederdi ve: “Bir Millet Uyanıyor” dizisiyle kanayan Türkiye’yi satırlara dökerek yine bir ilke imzasını atan Attila İlhan, bir Milletin gerçekten uyandığına tanık olur ve sonsuz mutlanırdı..O milletin, sadece kitap sayfalarında değil, ama gerçek hayatta da “uyandığını” yüreğinin en derinliklerinde hissedebilirdi.
Gerçek olan şuydu ki, Atatürk Kültür Merkezi’nde toplanan onca insan, aynı inançla çarpan onca yürek, sahnede yapılan konuşmaları dinlerken alkışlara dönüşen onca el, duygulanan binlerce göz , bu ulusun çoktan uyandığını ve belki ve hatta “hiç uyumadığının”bizleri umutlandıran somut bir kanıtıydı.
Evet bu ulus uyumuyordu, bu ulus, tetikteydi, bu ulus Attila İlhan’ın özlediği ve sıkça dillendirdiği “dipten gelen” bir dalgaydı.. O dalgalar . Attila İlhan’ın ölümüyle kabarmış şimdi kıyıya vurmayı bekliyordu, kıpır kıpırdılar, sabırsızdılar.
Anma töreni sona erdikten sonra kendi aralarında konuşan genç kadınlardan birinin sözleri belki çok anlamlıydı. “Uğur Mumcu’nun ölümünde de böyle olmuştu, ama ya sonra?.
Bizim ulusumuz önce hareketleniyor sonra unutuyordu. .. Bu sözde belki biraz umutsuzluk vardı ama, o günden bugüne çok şey değişmişti.. Uğur Mumcu Türkiye’sinde her şey yavaştan ve içten başlamıştı.. Şimdi gözümüzün içine bakarak yapılıyordu. Türkiye bugün Uğur Mumcu döneminden de daha zor bir sınavdan geçiyordu. Yurtsever insanlar bu sınavın çok ama çok farkındaydı. Ve bu ulus uyumuyordu, bu ulus uyanıyordu…
Çünkü hiçbir söz, hiçbir yazı, eylem kadar etkili değildi.
Ve AKM’de o gün eylem vardı. Orada Türkiye vardı. Orada umut vardı.
Bu uyanışın peşi bırakılmamalıydı ve bırakılmayacaktı….