Attilâ İlhan - Bilim Sanat Kültür Vakfı

“…Kim Bu Zat?…”

Sizce, kim bu zat: Daha o zaman, -yâni 70’li yıllarda- kitabı alır almaz çıkardığım, bu ‘kişilik özellikleri’ dökümünü, hangi dikkatli dost, ya da yazar yapmış olabilir?

”…boyu 1.74 idi, daha uzun görünürdü; kilosu 74 ile 76 arasında değişirdi. Sabahları kahvaltı etmezdi, kahve ve sigara içiyor: Günde on on beş kahve, kırk elli sigara! Öğle yemeği hafif: Limonata veya ayran yaptırıp, uzun parçalar halinde doğradığı ekmeği, batırarak yiyor. Sevdiği yemekler arasında, -‘yağlı fasulye’ dediği- kuru fasulye, pilav, üzüm hoşafı, etli taze bamya, beyaz peynir, omlet, bir de kavun…”

”… sevdiği içecekler nelerdi? Beyaz peynir, kavun ya da leblebi ile rakı içmesini seviyor; içkiden sonra muhakkak yemek yiyor. Şarap, viski ya da şampanya içtiği nadiren görülmüştür. ‘İçki sofrasında konuşulanlar, orada kalmalı’ derdi; sofrada, eğlence az yer tutar, çağrılı hanende ya da sazendeler, bazen hiç kullanılmazdı. O, ciddi meseleler konuşulacağı zamanlar ve gündüzleri, katiyyen içmezdi…”

”… yatarken pijama kullanmıyor, beyaz keten entari giyerek uyuyor; uyanınca üzerine ropdöşambr alır, koltuğuna bağdaş kurup oturur; kahve ve sigara ile, gazeteleri gözden geçirir; sonra tıraş olup banyosunu alır, giyinip gezmeye çıkar, ya da kütüphaneye çalışmaya çekilir…”

Ne kadar şatafatsız, ne kadar bizden; adeta babamız, dedemiz, amcamız kadar bize ve yaşantımıza yakın, bir zat değil mi? Tevâzuu, hatta mahcubiyeti, su götürmüyor; ‘lüksten’ hazzetmediği belli; yaşama ve çalışmasının, bir disiplini var; herhalde bu, Rüştiye’den itibaren bütün tahsilini, ‘askeri okullarda’ yapmasından ileri geliyor. Bir de onun için anlatılanları düşünür müsünüz? Çünkü, sözünü ettiğimiz ‘şahsiyet’, Gâzi Mustafa Kemal Paşa ‘nın ta kendisidir; notları alan da, zamanını ünlü ‘riyaset-i cumhur kâtib-i umumîsi’ Hasan Rıza (Soyak) Bey!

Gerçeği, gerçek gibi anlatamayışımız nedendir acaba? Yoksa böyle bir anlatanına rastlayınca, bu kadar şaşırır mıydık?

İkiyüzlülerden nefret ederdi…

…gelelim, o meşhur, o efsane haline getirilmiş ‘sofra’ ya? Gerçeğinin nasıl olduğunu, kim merak etmez? Hasan Rıza (Bey) bunu bildiği için, onu da özetlemiş, diyor ki:

”…sofraları çok uzun sürer, her şeyden konuşulur; geceler boyunca çokluk, askerlik ve siyaset hatıralarını, hiçbir şey gizlemeden anlatır, sohbeti tatlıdır…”

”…gösterişi, âlâyişi sevmez, ‘teşrifat’tan sıkılır; ikiyüzlülükten ve ikiyüzlülerden, nefret eder; her yerde olduğu gibi görünür, hayatını gizlemeyi gerekli görmez… Gerek şahsi, gerekse siyasi hayatında, ilk defa kusur işleyen birini, daima affetmeyi tercih ederdi. Gördüğü kusurları, görmezlikten gelmeyi yeğler, sofrada herhangi birisi ona taşkınlık gösterirse, onu attırmaz, kendisi sofrayı terk ederdi; ikramcı ve kibardı, misafirleriyle ilgilenirdi…”

”…kan akıtılmasından hoşlanmazdı, kurban kesilmesini sevmezdi. Şiddete başvurulmasını istemiyor. Çankaya’da -o ilk zamanlarda- Yunan esirlerine yapılan kötü muameleyi engellemiş, bu işe kalkışanı geri yollamış; esirlere hediyeler dağıtıp, özür dilemişti..”

Peki, nasıl çalışıyor? İnanılmaz bir azim ve yoğunlukla! O kadar ki, adeta kendini unutturmuş:

”…zaman ve sınır tanımıyor, hangi yerde olursa olsun, başladığı işi bitirmeden, bırakmayı sevmez, tutkusal! ‘Büyük Nutku’ hazırlarken, o kadar yoğun bir çalışma düzenine girmişti ki, birlikte çalıştığı kişilerden birisi, düşüp bayılmıştı. Aynı davranışı okumada da gösteriyor; ilgisini çeken bir kitaba başladı mı, bitirmeden bırakmazdı…”

İyi de, durup dururken, bunları neden anlatıyorum?

Türkiye kadar gerçek!..

…durup dururken, değil! Meraklısı hatırlayacaktır, Hasan Rıza Bey ‘in ‘Atatürk’ten Hatıralar’ adlı kitabından, bu köşede sık sık söz etmişimdir; merak edip, edinmek isteyenlerimiz olmuş, fakat kitabı asla bulamamıştır; Cumhuriyet ‘in 75. yıldönümü dolayısıyla, bir bankanın bastığı eser çoktan tükenmiş, nedense bir daha basılamamıştır; oysa, o dönemi, ‘Gazi Paşa’ yı; bence en önemlisi, Gazi ile İsmet Paşa arasındaki ilişkilerin hakiki mahiyetini, onun kadar dikkatli ve etraflı anlatan, başka hatıra yoktur; ya da ben rastlamadım.

İşte bu eser, nihayet tekrar yayımlandı; ‘Gazi’nin Cumhuriyeti’ ni gerçek anlamıyla kavramak isteyen herkesin, mutlaka okuması gereken bir kitap; hem de yoğun bir dikkatle, altını çize çize! Çünkü git git, ‘Gazi Paşa’ beşeri, sosyal ve siyasal gerçeğinden çıkarılıyor; soyut, ne olduğu belirsiz, hatta müphem bir hayale dönüştürülüyor. Halbuki o, Türkiye kadar gerçekti; Türkiye kadar bizim ve bizden biri!

Cumhuriyet, 08.12.2004