Erkin Usman
Sansaryan’daki sonu gelmez soruşturmalar
Attila İlhan’ın Karşıyaka Karakolu’na götürüldüğü günlerde babası Bedri İlhan, Çanakkale’nin Çan İlçesi’nde görevdedir.
Karşıyaka’da yalnız kalan Memnune Hanım, yaşadığı bu olay üzerine ağlayarak, Cevat Ziya ve Neriman Maruflu’ya sığınmıştır.
Neriman Öğretmen, Attila’nın dürüstlüğünden, vatan sevgisinden, karakterinden emindir.
Doğruca Karşıyaka Karakolu’na koşar ve komisere dayatır:
“Siz nasıl oluyorsunuz da 14 yaşındaki bir çocuğu nezarete atıyorsunuz?”
Neriman Hanım, daha sonra ardından gelen Cevat Ziya Bey, küçük Attila’yı karakoldan alır ve eve götürürler.
* * *
Tarih 14 Şubat 1941’dir.
Karakol yetkilileri, olayı kapatmazlar ve hem Attila İlhan’ı, hem de Neriman Maruflu’yu Maarif Müdürlüğü’ne şikayet ederler.
Bu girişimler sonucu Cevat Ziya Maruflu ve eşi Neriman Hanım, İzmit’e gönderilir.
Attila İlhan ise fişlenmiştir.
Tahkikat yürütülür ve sonunda Attila, iki ay hapiste yatar ve eline bir de belge verilir.
Bu belgede, küçük Attila’nın “Türkiye’nin hiçbir yerinde okuyamayacağı” yazılıdır.
Bir süre, öğrencilik hayatına ara vermek zorunda kalır.
Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazanır ve İstanbul Işık Lisesi’ne yazılır.
Attila İlhan’ın Işık Lisesi’nden mezuniyet tarihi 1946’dır.
Daha sonra Hukuk Fakültesi yılları gelir ve “Yığın” ve “Gün” gibi dergilerde ilk şiirleri yayınlanmaya başlar.
Ve, ardından ilk kitabı gelir: Duvar
* * *
Yıl 1949’dur.
Üniversite ikinci sınıf öğrencisi Attila İlhan, bu kez “Nazım Hikmet’i kurtarma hareketine” katılır ve yolu Paris’e düşer.
Bu harekette aktif rol oynar ve Türkiye’ye dönüşünde sıklıkla başı polisle derde girer.
Sansaryan Han’daki sorgulamalar birbirini izler.
O artık fişli bir vatandaştır.
* * *
1951 yılında “Gerçek Gazetesi”nde bir yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca Paris’e tekrar gitti. Fransa’daki bu dönem, Attilİlhan’ın Fransızca’yı ve Marksizm’i öğrendiği yıllardır.
Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi’ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953’te “Vatan Gazetesi”nde sinema eleştirileri yazmasıyla başlar.
1957’de gittiği Erzincan’da askerliğini yaptıktan sonra, tekrar İstanbul’a dönüş yapan Attilİlhan, sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Onbeşe yakın senaryoya “Ali Kaptanoğlu” adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960’ta Paris’e geri döndü.
* * *
Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği o yıllarda, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz yıl İzmir’de kaldı. “Demokrat İzmir Gazetesi”nin başyazarlığını ve Genel Yayın Yönetmenliği’ni yürüttü.
Sancar Maruflu anlatıyor:
“Attila İlhan’la ilk kez 1969 yılında Genel Yayın Yönetmeni olduğu Demokrat İzmir Gazetesi’nde tanıştım. Beni iyice tanıdıktan sonra ailemle olan tanışıklığını uzun uzun anlattı. Sık sık Günay Akarsu, Orhan Suda, Suat Taşer, Akın Simav, Şadan Gökovalı, Ragıp Haykır,
Çetin Köroğlu, Turgay Gönenç, Özdemir Hazar gibi edebiyat, sanat ve basın dünyasının önemli isimleriyle bazen Şükran Lokantası’nda, bazen Yeşil Papağan’da unutulmaz sohbetlerimiz olurdu.”