… Belki siz de duydunuz, geçenlerde televizyondaki söyleşimde, şu irdelediğimiz konuya bulaştım ( KanalTürk ); CHP içindeki birbirinin karşıtı iki düşünceyi -ki birini Mustafa Kemal temsil ediyordu, ötekini İsmet Paşa – daha net ve açık anlatan, şöyle bir mukâyese imkânı buldum:
Üretim gücü mü, sermaye gücü mü?
”…Mustafa Kemal Paşa , demokratik başlattığı, -her şeye rağmen- çok partili ve çok fikirli olarak yürütmeye gayret ettiği Cumhuriyet ‘in, dışardan ve içerden türlü fesatla tehdit edildiğini anlayınca; Cumhuriyet ‘i ve Altıok ‘un ifâde ettiği asıl manâyı korumak için; – Maurice Duverger ‘ye göre ‘Leninist metodlarla’ -‘totaliterliğe’ geçmiştir; bu kararda, hiç kuşkusuz, Üçüncü Dünya ‘ya dolasıyla Anadolu İhtilali ‘ne- ve Üretim Gücü İktidarı ‘nı temsil eden, SSCB ‘ye karşı, ciddi tehlikeler oluşturan Avrupa’da, bu iki teşebbüse karşı, ‘totaliterliğin’ öteki uçtan yökselişinde etkili olmuştu; yâni Faşizm ‘in!!..”
”… 1917 Sovyet ve 1919 Anadolu İhtilalleri ‘nin başarı kazanması, hem Emperyalizm ‘le Asya ve Uzakdoğu arasında ciddi bir sed oluşturuyor; hem de, -özellikle Macaristan ‘da, Almanya ve Fransa ‘daki II. Entermasyonal ‘a bağlı, sosyal demokrat ve sosyalist partilerin bölünmesine; Komintern ‘e bağlı partilerin kurulmasına yol açıyordu ki, bundan ürken Batı Avrupa Kapitalizmi , çareyi, Rusya ‘da ve Türkiye ‘de gelişen ‘sosyalizan totaliterliği tersyüz ederek; ‘Sermaye Gücünü’ temsil eden programlarla ‘faşizan totaliterliğe’, daha sonra da düpedüz faşizme yöneldi. İlginçtir. Bunu yaparken yine halklarını aldatıyorlardı; çünkü Nazi Partisi ‘nin adı, Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi idi. İtalya’da ise, durumu Mussolini ‘nin, daha önce, Pietro Nenni ‘nin-, II. Enternasyonal ‘in en namuslu partisi olan İtalyan Sosyalist Partisi ‘nde eylemde bulunması, yanılmıyorsam, bu yüzden hapiste yatmış olması kurtarıyordu…”
”…İşte buradan baktınız mı, iki ayrı ve karşıt totaliterlik fikrinin, aynı çatı içinde olduğunu görürsünüz; Gâzi, ‘Sosyalizan bir Tek Particilik’ tasarlamıştı, çünkü ‘Beyaz, Hıristiyan ve Batılı’ Emperyalizm’e kesinlikle karşıydı ; yoksa halkına şu sözleri söyler miydi:
”…Efendiler, (buraya dikkat!) Harb-i Umumi’den yalnız Rusya ve Tükiye’de ders alınmadı; bütün insanlığın zihniyetinde önemli izlenimler doğmuştur; gerçi bu izlenimleri edinen milletlerin başında hâlâ mevcut müstebit beyinler, istibdatlarını kuvvetleriyle yaşatmaya çalışıyor: fakat, bu baskı ne kadar güçlü olursa olsun, bu büyük fikir hareketine karşı ( anti/emperyalizmi kastediyor) duramayacaktır. İnsanlığa yönelen fikir hareketi (yâni Sosyalizm ve Demokrasi) er geç başarıya ulaşacaktır: Bütün Mazlum Milletler, zalimleri bir gün mahv ve nâbut edeceklerdir…” Ocak 1922).
O zaman soru şu: CHP program ve tüzüğünü hazırlaması için Recep Peker ‘i, Faşist İtalya ve Nazi Almanya ‘ya gönderen, Başvekil ve CHP Başkan Vekili İsmet Paşa ‘nın, bütün hayatında bir kere olsun, Emperyalizm’ e Emperyalizm dediğini işittiniz mi? Gâzi ‘nin ‘Muasırlaşma / Çağdaşlaşmak’ dediğini de, o ‘Garplılaşmak / Batılılaşmak’ diye anlıyordu; her kendisiyle mutâbık Tanzimat Aydını gibi!.
Önemli bir tanık, Yusuf Akçura
B undan kurtulmanın yolu, önce Emperyalizm ‘in dayattığı ‘Batılılaşmak , (başka bir deyişle) kendi halkını onların gözüyle değerlendirip küçümsemek; kendi tarihini, onların tarihinden öğrenmek ve genç nesillere öğretmeye kalkışmak belâsından kurtulması zorunluydu. Oysa, Falih Rıfkı Bey ‘in dediği gibi, Gâzi ‘nin fırkası’nda bile Kemalistler o kadar azdı ki, rakamı söylemeye insan utanıyordu. Oysa Milli Mücadele ‘nin ve Türkiye ‘nin en sağlam kafalı düşünürlerinden Yusuf Akçura , bunu çoktan tespit etmiş ve açık açık, 1. Tarih Kongresi ‘nde söylemişti.
Ne mi diyordu, öyleyse dinleyin: ”… Tanzimat Devri’nde hafif hafif belirtileri görülen Türkçülük fikir cereyanı da, II. Meşrutiyet Devri’nde biraz daha açıklık kazanmıştı. (buraya dikkat!) Türkçülük fikri, Tanzimat’ın kölecesine Batı yandaşlığına, cinsi ve dini kale almayan Osmanlılığa karşıydı. Türkçülük, Tanzimatçılığa karşı, bir karşı tepki oluşturdu…”
”…Türk Tarih Cemiyeti’nin önündeki sorun, (buraya dikkat!) genel olarak tarihe Avrupa’nın gözüyle bakmayıp, onu sırf gerçekleri açısından görmek ve bu görüş ile Türk Kavmi’nin tarihteki hakiki yerini belirlemek, yâni Türklerin İnsanlık Tarihi’nde oynadıkları, hasımlarının gizlemeye çalıştıkları büyük rolü meydana çıkarmak ve bu suretle Türklerin hakkını vermektir…” (1. Türk Tarih Kongresi’ndeki konuşmasından)
İsmet Paşa bu fikirde değildi, onun içindir ki, (Cumhurbaşkanı olur olmaz, rejimi ‘sosyalizan totaliterlik ‘ten, ‘faşizan totaliterliğe’ yönelttiği gibi, bir Perikles Devri açarak, Türklere kendi tarihlerini değil; Yunan/Roma Tarihi ‘ni, kendi kültür ve medeniyetlerini değil; Yunan/Latin Medeniyetini, üstelik onların gözüyle ve onların ağzından öğretmeye kalktı.
Evet, sıra geldi, o ünlü program ve tüzük değişikliğine!..
Cumhuriyet, 21.03.2005