Attilâ İlhan - Bilim Sanat Kültür Vakfı

“…´Takke´ Düştü, ´Kel´ Göründü!..”

Açık İstihbarat/1. Türkiye ‘nin AB ‘ye katılması hakkında, Vatikan ‘Dinsel Öğretiler Kurulu Başkanı’ Kardinal Ratzinger ‘in düşüncesi şöyledir:
”…Avrupa Birliği’nin temeli Hıristiyanlıktır; bu bakımdan, Türkiye’nin Avrupa’ya katılması, vahim bir hata olacaktır; zira Türkiye, tarihî bağlamda olduğu kadar, kültürel bağlamda da; AB’nin karşısında, başka bir kıt’anın temsilcisi durumundadır; bu bakımdan, Avrupa ile Arap âlemi arasında bir köprü görevini üstlenmesi, daha uygun olacaktır…” (Aydınlık, 3 Ekim 2004)

‘Die Welt’ ne diyor?

(Açık İstihbarat/2. Almanya ‘da çıkan Die Welt gazetesinin, konuyla ilgili yazısına ‘attığı’ başlık, aynen şudur: ”Türkiye’nin AB Üyeliğine Karşı, 10 Neden!..” Yazı şöyle devam etmektedir:

”…Avrupa Birliği Türkiye’yi üyeliğe kabul etmeyecektir, çünkü Türkiye ne kültürel bakımdan Avrupa’ya dahildir, ne de coğrafi bakımdan! Üyeliğin yol açacağı kalabalık Türk göçü, başlı başına bir sorun oluşturacak, bu üyeliğin maliyetini yükseltecektir; üstelik bu üyelik Türkiye’yi birliğin en kalabalık nüfuslu ülkesi haline getirecektir ki, bu da Avrupa Parlamentosu’nda sorular yaratacaktır…”

”…kaldı ki Türkiye’de işkence ve insan haklarının ihlâli, sistematik olarak uygulanmaktadır; Aydınlanma Devrimi gerçekleştirilememiş, üstelik Ermeni Soykırımı’nı da onlar yapmıştır. Üstelik va’di bir masaldır; NATO’nun güney kanadını, ekonomik açıdan da istikrara kavuşturabilmek için; Amerika, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun, Türkiye’ye yardım etmesi talebinde bulunmuştu; fakat Siyasi Birliğe üyelik, asla gündeme gelmemiştir..” ) (Die Welt, 24 Eylül 2004)

‘Türkiye’ye karşı düşmanlık…’

(Açık İstihbarat/3. İngiltere ‘de yayınlanan The Guardian gazetesi, Fransız Le Figaro gazetesinin, konuyla ilgili anketine dayandırdığı yazısında, şöyle bir dil kullanıyor:

”…Fransa’da yapılan anket, Türkiye’ye karşı düşmanlığın derinliğini meydana çıkarmaktadır…”

”…anket sonuçları, Türkiye’nin üyeliğe kabul edilmesi halinde; oradan, Avrupa’ya yönelecek göç dalgasının uyandırdığı korkudan ileri gelmektedir. Le Figaro’nun anketi, ‘Fransız halkının büyük çoğunluğunun, kendilerine sorulması halinde, Türkiye’nin üyeliği aleyhinde oy vereceğini gösteriyor; zira üyeliğe itiraz oranı yüzde 56’yı bulmakta, kabul oranıysa yüzde 36’da kalmaktadır…”

Ünlü Financial Times gazetesi ise aynı sorunu işlediği makalesinde şu yorumu yaptı: ”Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne götüren yol, İstanbul Boğazı’ndan daha uzun görünmektedir…”

”…Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusunda, Fransa’da iki bakanın ortaya attığı, ‘referandum fikri’, sürecin zorluğunu göstermiştir; dahası, referandum uygulaması benimsenip yapılmak istense de Türkiye’nin kabulü tartışmalarının bitmesinden önce yapılamaz; oysa müzakerelerin en az on yıl süreceği hesaplanmaktadır; üstelik Türkiye, ondan istenilen bütün sorumlulukları üstlenip gereğini yerine getirse bile sonuçta, Fransa’nın vetosuna takılabilir…” (Aydınlık, 3 Ekim 2004)

Aksini söylemek yalan olur…

(Açık İstihbarat/4. Epeycedir Fransa ‘nın Maliye Bakanı; önümüzdeki seçimlerde, Cumhurbaşkanı adayı, Nicolas Sarkozy ise ‘baklayı ağzından’ Le Monde gazetesinde çıkarmıştır:

”…Çekincelerimi herkes biliyor, Jacques Chirac’ın ‘Türkiye’ye, onu reddettiğimiz duygusunu vermemeliyiz’ sözlerine katılıyorum. Türkiye’yi ‘bağlama’nın; ilki, benim benimsemeye daha yakın olduğum, ‘Avrupa’ya yakın bir partner statüsü vermek; ikincisi düpedüz karşı olduğum, ‘tam üyelik statüsüne almak!’. Bence bu iki noktanın, açıklığa kavuşturulması lazım: İlki, en iyi bir ihtimalle, Türkiye’nin katılması sürecinin on beş yıl süreceği; ikincisi katılma kararının ancak, Fransız halkının fikrinin alınarak verilebileceği! Bu konuda ciddiyim, çünkü çok önemli bir karardır bu; ayrıca o referandumda, AB Anayasası’nı oylama ile Türkiye’nin katılmasını, yan yana koymamak gerekir; birleştirilmesi halinde, ortaya tuhaf bir karma çıkacaktır…” (Le Monde, 28 Eylül 2004)

Fransa ‘nın Dışişleri Bakanı Michel Barnier doğrusu çok daha açık konuşmuş:

”…Türkiye’nin katılması, ne bugün gündemdedir, ne de yarın; ne de yarından sonra gündemde olacaktır. Aksini söylemek, yalan olur. 17 Aralık’ta alınacak karar; Türkiye’yle müzakereye devam ya da müzakereyi kesme kararıdır; onun için aslında cevabı aranan soru şudur: Ankara’nın, Avrupa Birliği’nin dışında bir model seçmesi riskini göze alabilir miyiz?” (Le Monde, 30 Eylül 2004)

Sizce, sadece şu son soru bile, ‘Avrasya Alternatifi’ nin önemini meydana çıkarmıyor mu?

Cumhuriyet, 20.10.2004