Fikret Bila
Türkiye, Cumhuriyet sonrası dönemin en büyük şairlerinden birini kaybetti. Kendi deyişiyle “an geldi Attilâ İlhan öldü.”
Edebiyat dünyası bu büyük şairi, tarihte hak ettiği yere koyacaktır.
Attilâ İlhan, şiirleri, romanları kadar, siyasi düşünceleri, siyasi kitaplarıyla da kuşakları etkilemiş bir düşünce adamıdır.
Attilâ İlhan bu yönüyle de özellikle sol düşünce dünyasında her zaman anılacak ve tartışılacak bir isimdir.
Bağımsız çizgi
Attilâ İlhan’ın Türk solundaki yeri ve çizgisini yerli yerine oturtabilmek için bazı özelliklerini anımsamak yararlı olur.
Yaşamı boyunca “örgütlü sol”un içinde yer almadı. Örgütlü solun yükseldiği dönemlerde, o, dışarıda, kıyıda kalmayı yeğledi. Yükseldiği dönemler ise sol örgütlerin düştüğü dönemlerdir. Bu yönüyle bağımsız, tek başına bir ekol olmuştur. Bu nedenle de Türkiye’de solun biraz uzak durmaya, biraz uzak tutmaya çalıştığı bir isimdi Attilâ İlhan…
Solcuydu, ama hiç Türkiye Komünist Parti’li (TKP) veya Türkiye İşçi Parti’li (TİP) olmadı. Hatta TKP’liler tarafından zaman zaman ağır biçimde eleştirildi, suçlandı. Ama bunlar onu çizgisinden ayırmadı.
Attilâ İlhan’ı bu konumda tutan en önemli iki nedenden biri “şabloncu” olmayışı, diğeri ise Atatürk’ü, sevdiği deyişle “Gazi”yi, temel referans almaktan hiç vazgeçmemesidir. Birincisi hep sevilmesine, ikincisi son dönemde yükselmesine neden oldu.
‘Hangi’ sorusu
“Hangi” sorusu Attilâ İlhan’la özdeşleşmiş bir sorudur. Onu tarif eder. Şablonculuğun hâkim olduğu 60’lar, 70’ler dünyasında, Türkiye’de aydına, gençliğe “hangi” diye sormayı öğreten ve öneren Attilâ İlhan’dır. Hangi Sol (1970), Hangi Batı (1972), Hangi Seks (1976), Hangi Sağ (1980), Hangi Atatürk (1981) kitaplarıyla, genç kafalardaki şablonları sarsmış, kafalara “soru çengeli”ni takmıştır.
78’liler diye isimlendirilen bizim kuşak, 68’lilerden devraldığı sol şablonu, kılcal damarlara kadar ayrıştırıp yine Türkiye gerçekleriyle örtüşmeyen teorik labirentin dar sokaklarında canı pahasına kovalarken, “hangi” diyebilmek cesaret işiydi. Bir o kadar da, bilim işi. Bu sol için olduğu kadar sağ için de geçerliydi. Attilâ İlhan her iki kesim için de sordu. Her iki kesiminde ayaklarının yer basması, uğruna can verdikleri Türkiye gerçekleriyle yüzleşmeleri için bu soru önemliydi.
Bu, “düşünebilen adam” olmak için gerekliydi.
Yöntem katkısı
Attilâ İlhan’ın siyasi fikirleri tartışılır. Sultan Galiyev yakınlığı, üçüncü dünyacılığı, İnönü karşıtlığı, son dönem Avrasyacılığı, sol düşünce dünyasında tümüyle kabul görmemiştir. Ancak bu yaklaşımlarında da yine şablonculuktan çok bir sentez arayışı hâkimdir. Nedeni kompleks olan bir Batıcı değildir. Bir Doğu-Batı sentezcisidir.
Asıl katkısı yöntemdir. Sorgulayan, araştıran, kuşku duyan, aklı eleştirel kullanan bir düşünce adamıdır.
Dizelerine aldığı “an” gelip çattığında; şablon tahakkümünden kurtulmuş, “hangi” diye sorabilen, Türkiye gerçeklerini, Atatürk’ü anlamaya çalışan sağdan ve soldan gençlerin giderek artan ilgisi O’nu mutlu etmiş olmalı…