Meriç Köyatası
Bir usta gidiyor, el sallamaktan başka çaremiz yok. “Ne kadınlar sevdim zaten yoktular” diyen adam “hayal kadınlarına” veda ediyor. Sadece “hayal kadınlara mı?” Bize de veda ediyor. Attila İlhan’ı kaybettik. Bugün toprağa veriyoruz.
“O aşkı en güzel anlatan şairdi” diye verdi haberi televizyonlar. Evet doğru o, aşkı en güzel anlatan şairdi de, bu tanımlama yeter mi? Yazılmış bir yığın deneme, roman, piyes, senaryo vs. vs, ama en önemlisi bir düşünce adamı…
Yazdığın yazılar güzeldi de hele o televizyonda tatlı tatlı Mustafa Kemal ve İstiklal Savaşı anlatışın var ya… Kim bilir ne kadınlar seni sevdi de haberin var mıydı be usta! Hani bir televizyon programında Atatürk’ü anlatırken, “Paşam seni çok seviyorum” diyerek lafı bitirdiğinde gözünden yaşlar akıyordu. Sen gittiğinde epey insanın gözünde de o yaşlar vardı, haberin olsun. Ama inan, yas değil, sana sahip olmanın gururuydu o gözyaşları…
Sen bir şair, bir edebiyat, bir düşünce adamı, bir filozoftun da Attila İlhan, acaba bir Türk aydını mıydın?
İşte burada, utana sıkıla sana hayır diyorum. Çünkü Türkiye’de aydın kriterleri değişti. Türkiye’de aydın olmak için, Atatürk’e hakaret etmek, İstiklal Savaşı’nı aşağılamak, Türklerin onu bunu kestiğinden söz etmek gerekiyor. Maalesef yeni aydın kriterlerimiz bu. Hatta bunun ucunda Nobel bile var.
“Ne kadınlar sevdim, zaten yoktular” derken aşkın mükemmel bir ifadesi vardı, Mustafa Kemal’i anlatırken de içinde heyecan…
Güle güle be usta, güle güle Attila İlhan, el sallamaktan başka çare yok.
Haa bir de “Sen benim hiçbir şeyimsin” var ya, sen bizim her şeyimizsin. İşte o şiirin…
***
Sen Benim Hiçbir Şeyimsin
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın yokluğun anlaşılmaz
Galiba eski liman üzerindesin
Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
Dudaklarınla cama çizdiğin
En fazla sonbahar otellerinde